Kış ayları kapıya dayandığında şehirler birden sessizleşir. Sokaklar, kaldırımlar, parklar… Hepsinin üzerinde ince bir soğukluk değil, ağır bir yalnızlık dolaşır. Bu yalnızlığın en çok çöktüğü yer ise sokaklardır; çünkü o sokaklarda kimsesiz canlar vardır. Herkes evine sığınırken onların sığınacak bir evi yoktur.
Soğuk, insanın tenine dokunduğunda ürpertir ama bir de sokakta yaşayan bir canlının halini düşünün. Bir parça kartonun altında titreyen bir kedi, aç kaldığı için çöp karıştıran bir köpek, yağmurun altında saklanacak bir köşe arayan minik bir yavru… Kış, onlara sadece mevsim değil; hayatta kalma mücadelesinin en sert dönemidir.
Sokak hayvanları, şehirlerin görünmez sakinleridir. Sokağın gürültüsü arasında kaybolurlar, ama oradadırlar. İnsanlar çoğu zaman aceleyle yürürken onları görmezden gelir; oysa bir an durup bakınca, gözlerindeki çaresizliği anlamamak mümkün değildir. Bir tas su, bir kap mama ya da bir apartman girişine konulmuş eski bir battaniye… Belki bizim için küçük bir jest ama onlar için hayat ile ölüm arasında bir fark.
Kış aylarında belediyeler, gönüllüler ve hayvanseverler elinden geleni yapmaya çalışıyor. Ancak bu çaba, çoğu zaman buz tutmuş bir gecenin sertliğine karşı yetersiz kalıyor. Çünkü çözüm sadece mama vermekten ibaret değil; bilinç, merhamet ve sorumluluk isteyen daha geniş bir mesele. Barınakların iyileştirilmesi, kısırlaştırma çalışmalarının artırılması, sokak hayvanlarının bir sorun değil bir emanet olduğunun toplumda yer etmesi gerekiyor.
Bazen “Ben ne yapabilirim ki?” diye düşünüyoruz. Oysa her şey bir adımla başlıyor. Kapının önüne bırakılan bir kap yemek, soğuk bir gecede bir marketin tentesi altında bekleyen köpeği içeri alıp kapıda oturmasına izin vermek, bir veteriner masrafını karşılayamayan bir gönüllüye küçük bir destek vermek… Bunların hepsi küçük adımlar; ama bir can için kocaman umutlar.
Kış, merhameti en çok sınayan mevsimlerden biridir. Çünkü soğuk insanın vicdanına işler. Bir sokak hayvanının gözlerine baktığınızda anlayacağınız şey ise çok basittir: Onlar bizden bir şey istemez; sadece hayatta kalabilmek için biraz güven, biraz sıcaklık, biraz insanlık…
Belki de asıl mesele şudur: Bir şehir, sokaklarındaki en çaresiz canlılara nasıl davranıyorsa, gerçek kimliğini de öyle ele verir. Bu kış, şehirlerimizin kimliğini güzelleştirmek elimizde. Çünkü unutmayalım; bir tas yemek, bir parça sıcaklık sadece onların hayatını değil, bizim insanlığımızı da besler.