Her 24 Kasım geldiğinde, Elazığ’ın sokaklarında bir sessizlik ve aynı anda bir derinlik hissedilir. Çünkü bu şehir, Harput’un taşına işleyen kadim bilgelikle, öğretmene duyduğu saygıyı yüzyıllardır saklar. Bugün yine o saygının, o vefanın günüdür: Öğretmenler Günü.

Öğretmenlik, sadece bir meslek değildir. Evladına harçlık çıkaramasa bile öğrencisine kalem alan; derdini eve taşımamak için gece sessizce iç çeken; sınıfa girdiğinde yüzündeki tüm yorgunluğu bir tebessümün ardına gizleyen gönül işidir.

Bugün Elâzığ’da, Baskil’in bir köy okulunda sobayı yakıp sınıfını ısıtan öğretmen de; Kovancılar’da taşımalı gelen öğrencileri kapıda karşılayan öğretmen de; Harput’un sisli sabahlarında minibüse yetişmeye çalışan öğretmen de aynı yürekle çalışıyor:

Bir çocuğun hayatını değiştirmek için…

Türkiye’nin dört bir yanında olduğu gibi, Elazığ’da da öğretmenler yalnızca ders anlatmıyor; umut aşılıyor, özgüven inşa ediyor, geleceği şekillendiriyor. Kimi zaman bir çocuğun hayatındaki tek rol modeli oluyorlar. Bazen bir tebessüm, bazen bir öğüt, bazen sadece “Sen yaparsın” demeleri bile bir ömür yol gösteriyor.

Bugün, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” sözünü yeniden hatırlıyoruz. Çünkü bu ülkede her başarı hikâyesinin arkasında bir öğretmen izi vardır.

Ancak bir gerçeği de söylemeden geçemeyiz:

Öğretmenlerimizin yükü ağırdır. Ekonomik zorluklar, artan sorumluluklar, kalabalık sınıflar, teknolojik dönüşüme ayak uydurma çabası… Tüm bu zorluklara rağmen görev aşkıyla çalışan öğretmenler, alkışlardan çok daha fazlasını hak ediyor.

Bugün, sadece teşekkür etmek değil, onları anlamak, onların yanında olduğumuzu hissettirmek gerekir.

Bu vesileyle;

Elâzığ’ın köylerinden şehir merkezine kadar emek veren tüm öğretmenlere, Türkiye’nin her köşesinde bir çocuğun kaderini değiştiren tüm fedakâr eğitim neferlerine kalpten şükranlarımı sunuyorum.

İyi ki varsınız.

İyi ki bu ülkenin ışığı, umudu ve geleceğisiniz.

24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun.