Eskiden hayallerimiz büyüktü; şimdi ise marketteki etiketlerle yarışıyor. Bir zamanlar ev, araba, tatil gibi hedefler konuşulurdu; bugün ise insanların dileği, ay sonunu getirebilmek, faturaları eksiksiz ödeyebilmek. Alım gücü düştükçe, hayallerin şekli de değişiyor. Artık hayal kurmak bile lüks sayılıyor.
Bir kahvenin fiyatı bir öğün yemeğe eşdeğer olmuşken, “küçük mutluluklar” bile hesap işi haline geldi. Eskiden “bir kahve içelim” denilen bir buluşma, şimdi öğrenciler için bir plan, bir bütçe hesabı. Kantinde tost almak bile iki kere düşünülüyor. Ayın sonuna yaklaşırken dolapta kalan son makarna, bir öğrencinin gerçekliğine dönüşmüş durumda.
Öğrenci olmak zaten zordu; ama şimdi daha da zor. Kira, ulaşım, yemek, kitap, internet… Her biri ayrı bir yük. Ailesinden uzakta, başka şehirlerde yaşayan binlerce öğrenci, hem derslerinde başarılı olmaya hem de ekonomik olarak ayakta kalmaya çalışıyor. Üniversite, artık sadece eğitim değil, hayatta kalma mücadelesine dönüştü.
Alım gücü yalnızca cebimizi değil, ruhumuzu da etkiliyor. İnsan, sadece ihtiyacını karşılamakta zorlanmıyor; umut etmekte de zorlanıyor. Çünkü umut bile bir bedel ister hale geldi. Sinemaya gitmek, dışarıda bir kahve içmek, kitap almak bile artık planlı bir lüks. Gençler, geleceğe umutla bakmak yerine, “bugün nasıl idare ederim” diye düşünmeye başladı.
Ama yine de bu tablo içinde bir direnç var. Türkiye’de insanlar, özellikle gençler, her şeye rağmen ayakta kalmayı biliyor. Ucuz market arayan, bursla geçinen, evde kendi ekmeğini yapan öğrenciler… Hepsi birer sessiz kahraman. Hayallerini tamamen bırakmıyorlar, sadece erteliyorlar.
Alım gücü azaldıkça, insanlar paranın ötesinde değerleri hatırlıyor: dayanışmayı, emeği, paylaşmayı. Bir arkadaşın getirdiği sıcak çorba, bir oda arkadaşının “bugün benden olsun” deyişi, en az bir servet kadar kıymetli hale geliyor.
Belki cebimiz daraldı ama hâlâ umut var. Çünkü biz, yokluğun içinden üretmeyi bilen bir kuşağız. Hayallerimiz büyümeye devam ediyor. Sadece biraz daha sabırla, biraz daha emekle. Ve belki de en değerlisi bu: azla yetinmeyi bilip, yine de büyük hayal kurabilmek.