Dünya Kız Çocukları Günü’nün kutlamadan öte bir farkındalık günü olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Canbay, Türkiye’de kız çocuklarının hâlâ yapısal eşitsizliklerle ve toplumsal baskılarla karşı karşıya olduğuna vurgu yaptı. Canbay, “Bugün bile birçok kız çocuğunun sesi duyulmuyor. Oysa bu sessizlik, bir toplumun vicdanının susturulması anlamına gelir” dedi.
“Eğitimdeki Artış, Gerçek Eşitliği Yansıtmıyor”
Canbay, Türkiye’de kız çocuklarının eğitim oranlarında son yıllarda artış yaşanmasına rağmen, eşitliğin hâlâ tam anlamıyla sağlanamadığını belirtti. Ülke genelinde yaklaşık 1,5 milyon kız çocuğunun örgün eğitim dışında kaldığını ifade eden Canbay, özellikle kırsal bölgelerdeki sosyoekonomik koşulların ve toplumsal kalıpların eğitime erişimi zorlaştırdığını söyledi.
“Elazığ gibi gelişmekte olan şehirlerde bile, ulaşım ve ekonomik nedenlerle birçok kız çocuğu okuldan uzak kalıyor. Eğitimdeki sayısal artış umut verici olsa da, fırsat eşitliği sağlanmadıkça bu tablo kalkınmaya dönüşemez” diye konuştu.
“Erken Evlilikler, Toplumsal Sessizliğin Bir Sonucudur”
TÜİK verilerine göre, son beş yılda 57 binden fazla kız çocuğunun evlendirildiğini hatırlatan Prof. Dr. Canbay, çocuk evliliklerinin yalnızca hukuki düzenlemelerle değil, kültürel dönüşümle önlenebileceğini belirtti.
“Yalnızca 2024 yılında 11 bin kız çocuğu evlendirildi. Her birinin ardında yitirilmiş bir çocukluk, kararan bir gelecek var. Bu durum bireysel değil, toplumsal bir travmadır. Bir kız çocuğu evlendirildiğinde, aslında toplumun vicdanı susuyor” ifadelerini kullandı.
“Çocuk Yaşta Anneler, Sosyolojik Bir Alarmdır”
Türkiye’de 2023 yılında 15 yaşından küçük 130, 15-17 yaş aralığında ise 6.505 çocuğun doğum yaptığına dikkat çeken Canbay, bu tablonun sosyolojik bir krizin göstergesi olduğunu belirtti.
“Bir çocuk, anne olamaz. Bu durum yalnızca bir sağlık sorunu değil, eğitimden ve hayattan koparılmanın en açık göstergesidir. Çocuk yaşta evlilik ve doğumlar, geleceğimizi tehdit eden en acı gerçeklerdir” dedi.
“Yalnızca Yasalar Değil, Zihniyet Değişmeli”
Prof. Dr. Canbay, toplumsal cinsiyet rollerinin eşitsizliği derinleştirdiğini ifade ederek, “Kız çocuklarına itaat, erkek çocuklarına özgürlük öğretiliyor. Bu zihniyet değişmedikçe istatistiklerdeki ilerlemeler anlam taşımayacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
UNICEF ve UNFPA iş birlikleriyle yürütülen projelerin umut verici olduğunu ancak kalıcı sonuçların kültürel dönüşümle mümkün olacağını söyleyen Canbay, “Yasalar davranışları düzenler ama düşünceleri yalnızca kültür değiştirir” dedi.
“Bu Gün, Sessiz Çığlıkların Duyulma Günüdür”
Dünya Kız Çocukları Günü’nün bir kutlama değil, milyonlarca kız çocuğunun duyulmayan sesine kulak verme günü olduğunu belirten Canbay, şu ifadeleri kullandı:
“Bir ülke, kız çocuklarının kaderine biçtiği yer kadar özgür, onların sesini duyduğu kadar ilericidir. Kız çocuklarının sessizliği, toplumun kendi vicdanının susturulmasıdır. Her suskunluk bir çocuğun geleceğini karartır. Bu nedenle, bugünü kutlama değil; bir vicdan muhasebesi günü olarak görmeliyiz.”
Canbay, her kız çocuğunun eğitim, güvenlik ve eşit yaşam hakkına sahip olduğu bir Türkiye hedefinin, gerçek kalkınmanın temeli olduğunu belirterek sözlerini tamamladı:
“Biz duymadıkça, o sessiz çığlıklar susmayacak.”




