28 Şubat "postmodern darbe"sinin üzerinden 26 yıl geçti. Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat 1997'deki MGK toplantısı, Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal tartışmaların önünü açtı. Başbakan Necmettin Erbakan'ın istifası, Refah Partisi'nin kapatılması ve siyasi yasaklarla hafızalarda kalan bu dönem, sonuçları itibarıyla, uzun süre Türkiye gündeminde yer tuttu

Avukat-Hukuk Doktoru-Yazar İrfan Sönmez, 28 Şubat’ın Türk siyaset tarihinde bir dönüm noktası olduğunu ve 26 yıl geçmesine rağmen etkilerinin halen sürdüğünü belirterek: “Zira 28 Şubat olmasa bugünkü iktidar da olmayacaktı. 28 Şubat’ın en büyük eseri AKP’dir.” Dedi.

SİYASAL İSLAM, GERÇEK İSLAM’I SAHNEDEN UZAKLAŞTIRMIŞTIR

Avukat Sönmez, TSK içinde bir grubun akıl dışı uygulamaları ile toplumun siyasal İslamcılığa itildiğini belirterek: “28 Şubat’a kadar siyaset projeler ideolojik farklılıklar üzerinden yürürken 28 Şubat’ın müdahalesi ile siyasi farklılaşma din üzerinden şekillenmeye başlamıştır. Bu siyasetin dinileşmesi deği, dinin siyasileşmesi, bir hayat nizamından bir siyasi projeye dönüşmesidir. Artık ibadetini yapana, ahlaklı olana değil, şu veya bu partiye oy verene dindar diyoruz. Dindarlığın ölçüsü particilik olmuştur. Siyasal İslam, gerçek İslam’ı sahneden uzaklaştırmıştır.

Ne adına olursa olsun meşru darbe yoktur. Halk iradesine dayanmayan hiçbir yönetim meşru değildir. 28 Şubat’ta aşağılanan, itilip kakılan dindarlar demokrasi arayışına girmişler, 28 Şubat’a karşı mücadelelerini demokrasi ile meşrulaştırmışlardı. Ancak iktidara gelip güçlerini pekiştirince 28 Şubat’ın yaptığı ayrımcılığı başkalarına yapmaya başladılar. Demokrasiyi ülke yönetiminde en uygun yöntem olarak değil, gizli amaçları için en uygun imkân olarak gördüler. Demokrasiyi en uygun yönetim biçimi görmek yerine, kullanılacak, istismar edilecek bir araç olarak gördükçe bu iniş ve çıkışlar son bulmayacaktır.

Daha yaşanabilir bir Türkiye istiyorsak bu ülkede sadece bizim gibi düşünen ve inananların yaşamadığını bilecek herkesin hak ve hukukuna saygı göstereceğiz. Demokrasi herkese hayat hakkı tanıyan, uzlaştıran, barıştıran bir yönetim biçimidir. Ya bu ülke hepimizin diyecek yahut enerjimizi birbirimizi yutmak için kullanacağız.” dedi.

DARBELERİN TEK NEDENİ BİR KISIM ASKERİN İHTİRASLARI DEĞİLDİR

Darbelerin tek nedeninin bir kısım askerlerin ihtirasları olmadığını, bunda ülkeyi hukuka, ahlaka göre yönetmeyen siyasetçilerin de büyük sorumluluklarının olduğunu belirten Avukat Sönmez açıklamasının devamında: “Siyaset kurumunun yıpranması ile darbe süreçlerine girilmesi arasında bir münasebet vardır. Siyasetçi vatandaşın gözünde ve gönlünde bittiğinde birilerinin ihtirasları harekete geçer. Onun için çalmayacak, aldatmayacak, akçalı işlere girmeyeceksiniz. Yolunu kaybeden siyasetçiye halk destek vermez. Artık onun kaderini işlediği suçlar çizer.

Darbeleri önlemenin yolu hukuktan ayrılmamaktır. Devlet keyfilikle yönetilmez. Hukuk keyfiliğe müsaade etmez. Krallara değil, kanunlara ihtiyacımız var. Güç kişide değil kanunda, törede, yasada olmalı. Böyle olur herkes sınırlarını bilirse bu ülkede her şey saat gibi işler. Aksi takdirde ne dirlik ne düzen kalır.

Millet iradesi kutsaldır ona saygı duymak herkesin boynunun borcudur. Ancak halk da iradesini doğru kullanmalı, demokrasiyi partizanlığa feda etmemeli, yalana itibar etmemeli, seçtiklerini denetlemeli, siyasetin hak batıl mücadelesi değil bir proje yarışı olduğunu görmeli.

TÜRKİYE ARTIK DARBE DEFTERİNİ KAPATMALIDIR

28 Şubat ne zaman biter, ondan nemalanarak, yüce dinimizi siyasi ikbal aracı haline getiren, siyaseti dünyevi bir alan olmaktan çıkarıp, uhrevileştiren politikacılar devre dışı edilince biter. 28 Şubat dindarlara zarar verdi, onu istismar ederek iktidara gelenler doğrudan doğruya İslam’a zarar verdiler. Birincinin telafisi kolay ikincinin hem telafisi zor hem vebali büyüktür. Türkiye artık darbe defterini kapatmalıdır. Kim ki darbe düşünüyorsa bu ülkenin düşmanıdır.” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Elazığ Bülten