Ne oluyor bu şehrin siyasi aktörlerine?
Sizlerin işi halk adına siyaset yapmak, memleketin meselelerine çözüm bulmak, milletin menfaatini korumak olmalı. Ama bakıyoruz ki, tam tersine bazı eller, şehrin geleceğine taş koymanın peşinde. Taş deyip geçmeyin; bu şehir yıllardır üstüne taş konmamış hayallerin enkazını sırtında taşıyor zaten!

Gelelim malum meseleye:
Çimento fabrikasının akıbeti, bu memleketin en kronik sancılarından biri haline geldi. Yıllardır konuşulur, tartışılır, birileri bir adım atar, diğeri geri çeker. Olan da bu şehrin havasına, suyuna, insanına olur. Bugün de yine aynı terane: Halk, fabrikayı şehir dışına taşıyalım diyor. Vekillerimiz, belediye başkanımız halkın sesini Ankara’ya taşıyor, mücadele ediyor.
Lakin görüyor ve duyuyoruz ki, birileri bu işin tam ortasına siper olmuş, arka planda kazan kaynatıyor.

İşin en ironik tarafı ne biliyor musunuz?
Milletin tepkisini görünce hemen o meşhur söyleme sarılıyorlar:
“Biz aynı gemideyiz…”

Sahi, hangi gemi bu?
Kimse kusura bakmasın ama sizin geminizin de, merhum kaptan-ı deryanızın da bu millet ne olduğunu çok iyi bilir. O gemi çoktan batmış, kaptanı okyanusun karanlık sularına gömülmüş. Biz bu filmi gördük; dev posterlerle, sahte vaatlerle milleti uyuttular. Sonrası malum… Halk aç kaldı, koca şehir kendi toprağında misafir muamelesi gördü.

Biz bu memlekette tavuk da besledik, yumurtasını da sattık. İnşaata harç da beledik, tuğla da taşıdık. Helalinden ekmeğimizi kazandık. Ama hamdolsun, kimse çıkıp bize “hain” demedi. Çünkü biz bu topraklarda alın terinin ne demek olduğunu biliriz.
Ve bugüne kadar kimseyi geçmişiyle yargılamadık. Çünkü biliriz ki, herkesin bir bedeli vardır. Biz de bedel ödedik…

Buradan açık açık söylüyorum:
Ne vekilimizi ne de başkanımızı kimseye yedirmeyiz. Bu memlekete bir çivi çakanın arkasında dururuz. Hele ki halkın talebini omuzlayıp, şehrin hakkını savunanın arkasında durur, duasını eksik etmeyiz. Ama kendi şahsi menfaatine “kamu yararı” kılıfı geçirmeye kalkan kim varsa karşısında bizi bulur.

Herkes sahnesine çıksın bakalım; rolünü iyi oynasın.
Kim bu şehri gerçekten düşünüyor, kim rant için sahneye çıkıyor, bu millet bunu da gayet iyi ayırt eder.

Yeri gelmişken şunu da ekleyeyim:
Kimse bu şehrin insanını hafife almasın. Biz bu memlekette nice fırtınalar atlattık. Hakkımızı sokakta da aradık, sandıkta da. Gerektiğinde kendi taşımızı kendimiz taşıdık, kendi duvarımızı kendimiz ördük.
O yüzden diyorum ki:
Sahne sizin… Hodri meydan!

Halk var, irade var, akıl var.
Sözün bittiği yerde biz varız!