Mehmet Vahideddin Osmanoğlu.. 36.Osmanlı Padişahı ve 115. islam halifesi.

17 Kasım 1922 günü, Türkleri Anadolu'dan kovmaya ant içmiş işgalci İngiltere İmparatorluğu'nun Malaya Zırhlısı'na binerek kendi başkentini terk etti. Süreç nasıl gelişti?

Türkler 1921'de Anadolu'da var olma savaşı verip Sakarya Muharebesi'ni kazandığında, Ankara'nın konumu güçlenmişti. Bu gelişme, Sultan Vahdettin'i derin bir tedirginliğe itti. Zira Kemalistler kazanırsa, saltanatının sonunun geleceğinin farkındaydı. Sultan Vahdettin'in tek seçeneği İngilizlerin devreye girmesi ve Kemalistleri durdurmasıydı. Böylece İngiliz boyunduruğunda butik bir Osmanlı Devleti kurulur ve başına İngiliz siyasetine tabi bir İslam Halifesi olarak Vahdettin geçebilirdi.

İngilizlere sadakatini göstermek isteyen Vahdettin'in eline Şubat 1922'de eşsiz bir fırsat geçti. Kemalistlerin Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey, Avrupa'ya gitmek için İstanbul'a uğramıştı. Vahdettin'in adamlarından biri özel olarak görevlendirildi. Vahdettin'in adamı, Yusuf Kemal Bey'in valizini gizlice ele geçirip askeri sır niteliğindeki evrakların fotoğraflarını çekti ve İngiliz Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold'a teslim etti.

İngiliz Dışişleri, Kemalistlerin askeri sırlarını ele geçirip kendilerine teslim eden Vahdettin için şöyle düşünüyordu: Padişah, Yusuf Kemal’in valizinden çalınan belgelerin suretlerini bize göndermekle, ilişkilerin durumunu en iyi biçimde gösteriyor. Vahdettin, kısa süre sonra Sadrazam Tevfik Paşa'yı İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold'a göndererek boğazların yönetimini teslim etmeyi teklif etti. Böylece Osmanlı-İngiliz dostluğu başlayacak, İngilizler Hilafetin koruyucusu olacak ve Hint Müslümanları itaat altına alınacaktı. İngiltere, boğazları tek başına teslim alırsa, Fransızlarla arasının açılabilme ihtimalinden çekinerek bu teklifi reddetti. Tevfik Paşa, boğazları İngilizlere teslim etmek için bir kez daha Rumbold'la görüşse de başarılı olamadı. Vahdettin 6 Nisan 1922'de devreye girerek Rumbold'la özel olarak görüştü. Görüşmede sadece üç kişi bulunuyordu. Vahdettin, Rumbold ve tercümanlık yapan Andrew Ryan... Vahdettin kendi tercümanını görüşmeye dahil etmemişti. Vahdettin bu görüşmede Kemalistlere ateş püskürdü. Onların Yunan işgalini istismar ederek milleti arkasına almaya çalışmakla, milliyetçilik maskesi takmakla suçladı. Vahdettin'e göre halk, Kemalistlerin baskısı altındaydı ama halkın %90'ı kendisine bağlıydı. Vahdettin görüşmenin devamında Ankara'yı asilikle suçladı ve barış antlaşmasının asilerle yapılamayacağını, ancak kendisiyle yapılabileceğini söyledi. Vahdettin'e göre İngilizler Kemalistlerle barış yaparsa, Ankara, kendisini hain olarak niteleyecekti.

Rumbold, bu görüşmenin ardından Londra'ya gizli bir rapor gönderdi. Raporunda "Padişah kendi kişiliğinin tehlikede olduğunu belirtti, Kemalistlerle Bolşevikler arasındaki ilişkilere değindi, Ankara barışı olanaksız yaparsa, padişahı kullanma olasılığını bir yana itmemeliyiz" yazdı.

Türk ordusunun Kocatepe'de büyük bir taarruza hazırlandığı sırada, Vahdettin bu defa İstanbul'da bulunan İngiliz Yüzbaşı Harold Armstrong'la (Bozkurt kitabının yazarı) görüşme gerçekleştirdi. Vahdettin bu görüşmede "İngiltere kendisini korumak istiyorsa, bir Padişah ve Halife olarak tutmayı diliyorsa" geç olmadan harekete geçmeliydi. Bunun için İngiltere, derhal Ankara ile görüşmeyi kesmeli, dört milyon sterlin borç vermeli ve uçak ile kruvazör sağlamalıydı. Vahdettin bu isteklerinin karşılığında İngiliz yanlısı bir hükümet kurmayı, Hilafet makamını Hint ve Mısır coğrafyasındaki İngiliz karşıtlığını sona erdirmek için kullanmayı ve gerekirse kendisine itaat etmeyen Anadolu halkını imha etmeyi taahhüt etti.

Andrew Ryan, bu görüşmeden sonra Londra'ya gönderdiği raporda "İngiliz çıkarları açısından Ankara çok uzaktadır. Denetlenemez. Hasımdır. Hristiyan düşmanıdır ve oldukça İngiliz muhalifidir. İstanbul’daki Padişah yönetimi denetlenebilir ve dost olacaktır" yazdı. Andrew Ryan ayrıca İngiliz kontrolündeki Halife'nin işe yarar olacağını düşünüyor ve "Padişah Halifeliğin dinsel ve tinsel gücünü İngiltere’nin yararına kullanacaktır" yazıyordu. Bu esnada İngiltere Dışişleri, Yüksek Komiser Rumbold'a 3 Ağustos 1922 günü "Vahdettin'e gereken her türlü korumanın sağlanması" talimatını verdi. Bu talimata göre Vahdettin İstanbul'da güvensiz duruma düşerse bir savaş gemisine alınacaktı.

Vahdettin'i tedirgin eden şey Kemalistlerin Yunan ordusunu yenmesi ve Anadolu'yu ele geçirmesiydi. Bu olursa, tüm millet arkalarında toplanacaktı ve kendisinin sonu gelecekti. Bu durum gerçekleşmeden İngilizlerin devreye girmesini ve Yunanları Anadolu'dan çekmesini istedi. Fakat İngilizlerin niyeti başkaydı. Yunan ordusu Kemalistleri yenerek Ege'yi tamamen ele geçirecek, bozguna uğrayan Kemalistler yok olacak, Sevr Antlaşması imzalanacak ve Vahdettin ancak kendisine bırakılan yerde İngilizlere hizmet ederek hilafetini sürdürebilecekti.

Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girdiğinde, Vahdettin tüm ısrarlara rağmen Ankara'ya tebrik telgrafı göndermedi. Fakat yakınlarının baskısıyla 15 Eylül günü Fatih Camii'nde yapılan dini törene katıldı. Vahdettin, Rumbold'u ziyaret etmiş ve "Kemalistleri tebrik etmesi için" baskı gördüğünü ama bu baskıya direndiğini söylemişti. Vahdettin, Rumbold'a açıkça "Abdülhamit'in durumuna düşmek istemediğini" ve Kemalistler gelirse İstanbul'u terk edeceğini ifade etmişti. Kısa süre sonra Refet Paşa, İstanbul'a girerek İstanbul hükümetini tanımadığını ama Halifeliği tanıdığını ifade etti. Bu, saltanatın örtülü bir reddiydi. Nitekim kısa süre sonra TBMM, saltanatı kaldırdığını ilan etti.

Yunanların savaşı kaybetmesi ve Kemalistlerin saltanatı kaldırması, Vahdettin için yolun sonu manasına geliyordu. Ankara'dakileri asi, hain ve kafir ilan etmişti. Haklarında idam fetvası çıkarmış ve üzerlerine ordu göndermişti. Şimdi intikam alınmasından korkuyordu.

Vahdettin bu gelişme üzerine 6 Kasım'da Rumbold'la görüşme talep etti. Yaklaşık üç saat süren görüşmede Vahdettin "Bolşevik Kemalistlerin" kendisine darbe yaparak hükümeti ele geçirdiğini, istifa etmeyeceğini, Kemalistlerin azınlık olduğunu söyledi ve İngilizlerden İstanbul'u korumasını istedi. Yunan mağlup olmuş ve vatan kurtulmuştu. Buna rağmen Vahdettin, İstanbul'da Kemalistler yerine İngilizleri tercih ediyor ve acizce korunma talep ediyordu. Rumbold bu görüşmede Vahdettin'e acı gerçeği söyleyip, barış görüşmelerinin Ankara ile gerçekleşeceğini belirtti.

Beklemekten sıkılan Vahdettin, İngiliz işgal gücü Başkomutanı General Sir Charles Harington’a gönderdiği kişisel mektupla İngiliz hükümetine sığındığını ve siyasi barınak dilediğini bildirdi. İngiliz hükümeti bu teklifi kabul ederek Vahdettin'i 17 Kasım'da teslim aldı.

Malaya zırhlısı ile Malta'ya geçen Vahdettin, 25 Kasım günü İngiltere Kralı V. George'a şöyle yazdı: Bana yapılmış olan yardımlardan dolayı Majestelerinize en derin minnetlerimi sunarım. Majestelerinizin ailesinin tüm mensuplarının sağlık ve refahı için Tanrıya dua ederim.