Şemsettin Yılmaz
Yedi Çınar Okulları
Fatih Karaköse
Köşe Yazarı
Fatih Karaköse
 

"ATATÜRK VE SPOR"

Değerli ELAZIĞ BÜLTEN okuyucularım bu yıl CUMHURİYETİMİZİN 99'UNCU yıldönümünü kutluyoruz bu nedenle cumhuriyetimizin kurucusu ve silah arkadaşlarını,tüm şehitlerimizi rahmet,minnet ve saygıyla anıyoruz  Büyük Önder ATATÜRK her konu da devrimler yaptığı gibi SPOR konusunda da inanılmaz devrimler yapmış ve bunu türk halkına sunmuş armağan etmiş ve bu armağanı bizler ve bizi yöneten idarecilerimiz en üst seviyelere çıkararak TÜRK ADINI TÜRK BAYRAĞINI en üst seviyelere çıkarmak için elimizden en çok gayreti göstermeliyiz umarım yazımı beğenirsiniz Atatürk'ün Spora Verdiği Önem Büyük Atatürk`ün ölümünü takip eden günlerde o zamanlar yalnız Avrupa`nın değil dünyanın en güçlü günlük spor gazetesi olan ve Fransa`da yayınlanan "L`Auto" yayınladığı geniş bir makalede Atatürk`ün spora verdiği büyük önemi uzun uzun överken şu satırlara da yer verdi: "Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kağıt üzerinde ve nutuklarda değil bunu bilfiil yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti ve milletin mukadderatına hakim olduğu günden itibaren Türkiye`de spor gittikçe artan bir önem ve değer kazandı..."   Atatürk gerçekten dünyada beden eğitimini ülkesinde mecburi kılan ilk devlet adamıydı. Hiç kuşkusuz onun "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü de oluşturduğu genç Türkiye devletinin geleceği için düşündüğü ana esaslardan biriydi. Nitekim daha Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde hazırlanan hükümet programlarında da bunu bulmak ve görmek mümkündür. 18 Ağustos 1923 Tarihli hükümet programında bu konuda şu satırların yeraldığı dikkati çeker: "Maarifin terbiyevi vazifelerinden birincisi çocukların terbiye ve talimi ikincisi terbiye ve talibi üçüncüsü milli güzidelerin yetiştirilmesi için lazım gelen vasıtaların izhar ve teminidir. çocukların terbiye ve talimi bittabil mektepler vasıtasıyla temin edilecek ve mekteplerin asri tekemmulata mazhar olabilmeleri için muallimlerin daha iyi yetiştirilmesine ve tatil zamanında açılacak derslerle tevsi-i malımat etmelerine binaların islahına alat-ı dersiyenin ikmaline çalışılacaktır. Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tahsis olunacak halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milli güzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa`daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir. Muhtelif şuabat-ı ilmiye ferdin bedeni ve fikri kabiliyetleri gibi Ahlaki ve içtimati kabiliyetleri de inkişaf ettirilecektir. Bu maksada vusul için bir Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini açılacak izcilik teşkilatına ehemmiyet-i mahsusa verilecek programlar ile mektepler teşkilatı tedricen içtimai esasata tevcih olunacaktır..."   Atatürk Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele göstermişti. Beden Eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önde Çapa Muallim Mektebi`nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa`da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç`ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş bunlar da Çapa Muallim Mektebi`ndeki özel kurslarda görev alarak kız öğrencileri yetiştirmişlerdi. Atatürk bu konunun üzerinde büyük bir titizlikle durduğundan bunu da yeterli görmedi. Öğretmen adayları arasında dokuz aylık kursta başarı gösterenler ihtisasta bulunmak üzere Avrupa`ya gönderildiler. Atatürk bu kurslara subayların da katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylar da askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için Avrupa`ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı.   Türk sporunun temelini oluşturacak bu beden eğitimi ve spor uzmanları konusunun bu yolla halline çalışırken Türk sporu da ciddi olarak ele alınmıştı. "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak faaliyete geçmiş durumdaydı. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu`nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey (Yen) tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki Bakanlar Kurulu 170 sayılı kararıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı`nı "Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette İdman Cemiyetleri`nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle" kaydı ile "menafii umumiyeye hadim cemiyet (kamu yararı dernek)" kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye`de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu.   Türk sporunun iki büyük örgütünün "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" ile "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi"nin başında bulunan iki değerli spor adamı İttifak Başkanı Ali Sami (Yen) ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi`nin Türkiye Temsilcisi Selim Sırrı (Tarcan) biraraya gelip Türkiye`nin 1924 Paris Olimpiyat Oyunları`na katılmasının gerektiğine karar verdikleri zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa`nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaştan yeni çıkmış muzaffer Türkiye`nin spor dünyasının bu en büyük gösterisine katılmasında yalnız sportif açıdan değil politik bakımından da büyük yarar olacağı muhakkaktı. Ancak ne İttifak ne de Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce asla ve asla sahip değillerdi. İkisi biraraya gelseler bile bu masrafın altından kalkabilmelerine imkan yoktu. Bu konuda hükümetten yardım istenmesini uygun gördüler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk`ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi (16 Ocak 1924) taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve "şimdilik" kaydıyla 17 bin lira Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi. Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal`in imzası bulunuyordu. Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları Atletizm bisiklet eskrim futbol güreş ve Halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular.   Atatürk Ve Yarışları Türk sporunda Atatürk`ün adına düzenlenen yarışmalar ve futbol maçları ayrı bir anlam önem ve değer taşır. Bunların arasında en eskisi 1927 yılından beri yapıla gelmekte olan "Gazi Koşusu" at yarışıdır: Ve "Gazi Koşusu" bugün de Türk at yarışı dünyasının en büyük ve en önemli yarışı niteliğini korumaktadır. Büyük Atatürk`ün Ankara`ya ilk gelişinin yıldönümüne rastlayan 27 Aralık günleri Ankara`da yapılmakta olan "Atatürk Koşusu" yarışması da en eski organizasyonlardan biridir. Her iki yarışmanın Atatürk zamanından beri yapılmakta olması da bunlara ayrı bir önem ve tarihi bir değer katar. Yarışçılık dünyamızdaki "Gazi Koşusu" ile Türk atletizmindeki "Atatürk Koşusu" Büyük Atatürk`ün izniyle yapılmaya başlandı ve onun ölümünden sonra da hiç aksamadan sürdürüldü.   Bunların dışında uzun bir aradan sonra futbolda son iki yıldır "Atatürk Kupası" düzenlenmeye başlandı. Atatürk`ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım`larda oynanan ilk turnuvada Fenerbahahçe Beşiktaş`ı 2-0 mağlup ederek kupanın sahibi olurken son turnuvada Beşiktaş Galatasaray`ı 2-1 yenerek kupayı müzesine götürdü.   Büyük kurtarıcının Ankara`ya ilk gelişi de anılarda ve gönüllerde apayrı bir anlam ve değer taşır. Bu yüzden Türk Spor Kurumu Atatürk`ün Ankara`ya ilk gelişinin 17. yıldönümüne rastlayan 27 Aralık 1936 günü bu tarihi olayı canlandıracak bir "Atatürk Koşusu" düzenlemişti. Bu koşu içinde Atatürk`ten özel olarak izin alınmıştı. Yarışma O`nun Ankara`yı ilk gördüğü yer olan Dikmen sırtlarındaki Keklikpınarı mevkii ile Ulus Meydanı`ndaki Vilayet Konağı arasında olacaktı. Bu mesafe 10.800 metreydi.  27 Aralık 1936 günü yapılan ilk "Atatürk Koşusu" nu Ankara Demirspor kulübü atletlerinden Galip Darılmaz 41 dk. 08 sn`lik derecesiyle kazandı. Bu ilk koşu o gün başlayan bir geleneğin başlangıcı oldu . O günden sonra 27 Aralık günleri Ankara`da yapılan "Atatürk Koşusu" Türk atletizminde ve Türk sporunda önemli bir yere sahiptir bu nedenle mutlaka spor ve sporcuya önem vermek gerek KALIN SAĞLICAKLA
Ekleme Tarihi: 02 Kasım 2022 - Çarşamba
Fatih Karaköse

"ATATÜRK VE SPOR"

Değerli ELAZIĞ BÜLTEN okuyucularım bu yıl CUMHURİYETİMİZİN 99'UNCU yıldönümünü kutluyoruz bu nedenle cumhuriyetimizin kurucusu ve silah arkadaşlarını,tüm şehitlerimizi rahmet,minnet ve saygıyla anıyoruz 

Büyük Önder ATATÜRK her konu da devrimler yaptığı gibi SPOR konusunda da inanılmaz devrimler yapmış ve bunu türk halkına sunmuş armağan etmiş ve bu armağanı bizler ve bizi yöneten idarecilerimiz en üst seviyelere çıkararak TÜRK ADINI TÜRK BAYRAĞINI en üst seviyelere çıkarmak için elimizden en çok gayreti göstermeliyiz umarım yazımı beğenirsiniz

Atatürk'ün Spora Verdiği Önem

Büyük Atatürk`ün ölümünü takip eden günlerde o zamanlar yalnız Avrupa`nın değil dünyanın en güçlü günlük spor gazetesi olan ve Fransa`da yayınlanan "L`Auto" yayınladığı geniş bir makalede Atatürk`ün spora verdiği büyük önemi uzun uzun överken şu satırlara da yer verdi: "Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kağıt üzerinde ve nutuklarda değil bunu bilfiil yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat mürakabe etti ve milletin mukadderatına hakim olduğu günden itibaren Türkiye`de spor gittikçe artan bir önem ve değer kazandı..."

 

Atatürk gerçekten dünyada beden eğitimini ülkesinde mecburi kılan ilk devlet adamıydı. Hiç kuşkusuz onun "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözü de oluşturduğu genç Türkiye devletinin geleceği için düşündüğü ana esaslardan biriydi. Nitekim daha Cumhuriyetin ilanından önceki günlerde hazırlanan hükümet programlarında da bunu bulmak ve görmek mümkündür. 18 Ağustos 1923 Tarihli hükümet programında bu konuda şu satırların yeraldığı dikkati çeker: "Maarifin terbiyevi vazifelerinden birincisi çocukların terbiye ve talimi ikincisi terbiye ve talibi üçüncüsü milli güzidelerin yetiştirilmesi için lazım gelen vasıtaların izhar ve teminidir. çocukların terbiye ve talimi bittabil mektepler vasıtasıyla temin edilecek ve mekteplerin asri tekemmulata mazhar olabilmeleri için muallimlerin daha iyi yetiştirilmesine ve tatil zamanında açılacak derslerle tevsi-i malımat etmelerine binaların islahına alat-ı dersiyenin ikmaline çalışılacaktır. Halkın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleri tahsis olunacak halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milli güzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüz eden ve ailesinin kudret-i maliyesi müsaid olmayan gençler orta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusada himaye ve muavenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Avrupa`daki irfan mekteplerine gönderileceklerdir. Muhtelif şuabat-ı ilmiye ferdin bedeni ve fikri kabiliyetleri gibi Ahlaki ve içtimati kabiliyetleri de inkişaf ettirilecektir. Bu maksada vusul için bir Terbiye-i Bedeniyye Darülmualilmini açılacak izcilik teşkilatına ehemmiyet-i mahsusa verilecek programlar ile mektepler teşkilatı tedricen içtimai esasata tevcih olunacaktır..."

 

Atatürk Türk sporunun ilk öğreticilerinin yetiştirilmesi konusunda da acele göstermişti. Beden Eğitimi öğretmeni yetiştirecek okul tesis edilmeden önde Çapa Muallim Mektebi`nde bir kurs açılmış ve bunun başına da Avrupa`da beden eğitimi öğrenimi yapmış bulunan Selim Sırrı Bey (Tarcan) getirilmişti. Bu arada bayan beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek üzere de İsveç`ten iki bayan öğretim üyesi getirtilmiş bunlar da Çapa Muallim Mektebi`ndeki özel kurslarda görev alarak kız öğrencileri yetiştirmişlerdi. Atatürk bu konunun üzerinde büyük bir titizlikle durduğundan bunu da yeterli görmedi. Öğretmen adayları arasında dokuz aylık kursta başarı gösterenler ihtisasta bulunmak üzere Avrupa`ya gönderildiler. Atatürk bu kurslara subayların da katılmalarını özellikle arzulamıştı. Bu nedenle kursa katılıp başarı sağlayan subaylar da askeri okullarda modern beden eğitiminin ilk tatbikatçıları olabilmeleri için Avrupa`ya ihtisas eğitimine yollanmışlardı.

 

Türk sporunun temelini oluşturacak bu beden eğitimi ve spor uzmanları konusunun bu yolla halline çalışırken Türk sporu da ciddi olarak ele alınmıştı. "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" Türk sporunun ilk resmi örgütü olarak faaliyete geçmiş durumdaydı. Bu örgütün durumu Bakanlar Kurulu`nun 16 Ocak 1924 tarihli toplantısında ele alındı. Ali Sami Bey (Yen) tarafından örgüt adına verilen dilekçe üzerinde görüşmelerde bulunan Atatürk başkanlığındaki Bakanlar Kurulu 170 sayılı kararıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı`nı "Türk gençliğinin terakki ve tealisine hadim ve kayd-ı menfaatten tamamen azade olduğu ve her memlekette İdman Cemiyetleri`nin bu surette telakki edilerek her türlü himayeye mazhar bulundukları cihetle" kaydı ile "menafii umumiyeye hadim cemiyet (kamu yararı dernek)" kabul edilmişti. Bu kararla Türkiye`de devlet ilk kez spora ve sporcuya yardım eli uzatmış oluyordu.

 

Türk sporunun iki büyük örgütünün "Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı" ile "Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi"nin başında bulunan iki değerli spor adamı İttifak Başkanı Ali Sami (Yen) ile Komite Genel Sekreteri ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi`nin Türkiye Temsilcisi Selim Sırrı (Tarcan) biraraya gelip Türkiye`nin 1924 Paris Olimpiyat Oyunları`na katılmasının gerektiğine karar verdikleri zaman Türkiye Cumhuriyeti henüz ilk aylarını yaşıyordu. Avrupa`nın en güçlü devletlerine karşı yaptığı savaştan yeni çıkmış muzaffer Türkiye`nin spor dünyasının bu en büyük gösterisine katılmasında yalnız sportif açıdan değil politik bakımından da büyük yarar olacağı muhakkaktı. Ancak ne İttifak ne de Komite böylesine bir masrafı karşılayabilecek parasal güce asla ve asla sahip değillerdi. İkisi biraraya gelseler bile bu masrafın altından kalkabilmelerine imkan yoktu. Bu konuda hükümetten yardım istenmesini uygun gördüler. Genç Türkiye Cumhuriyeti de parasal yönden ciddi bir sıkıntı içindeydi. Böyle olmasına rağmen Atatürk`ün emir ve direktifleriyle Türk sporu için bu yardım yapıldı. Yine aynı tarihi (16 Ocak 1924) taşıyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile 1924 Olimpiyat Oyunları hazırlıkları için ve "şimdilik" kaydıyla 17 bin lira Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Merkez-i Umumisi emrine verildi. Bu kararnamenin altında Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte Cumhurbaşkanı olarak da Gazi Mustafa Kemal`in imzası bulunuyordu. Böylece genç Türkiye Cumhuriyeti 1924 Paris Olimpiyat Oyunları ile en büyük spor organizasyonunda ilk kez temsil edilmiş oldu. Türk sporcuları Atletizm bisiklet eskrim futbol güreş ve Halter dallarında dünyanın en seçkin sporcularıyla yarışmak ve dünya sporunu yakından görüp tanımak imkan ve fırsatını buldular.

 

Atatürk Ve Yarışları Türk sporunda Atatürk`ün adına düzenlenen yarışmalar ve futbol maçları ayrı bir anlam önem ve değer taşır. Bunların arasında en eskisi 1927 yılından beri yapıla gelmekte olan "Gazi Koşusu" at yarışıdır: Ve "Gazi Koşusu" bugün de Türk at yarışı dünyasının en büyük ve en önemli yarışı niteliğini korumaktadır. Büyük Atatürk`ün Ankara`ya ilk gelişinin yıldönümüne rastlayan 27 Aralık günleri Ankara`da yapılmakta olan "Atatürk Koşusu" yarışması da en eski organizasyonlardan biridir. Her iki yarışmanın Atatürk zamanından beri yapılmakta olması da bunlara ayrı bir önem ve tarihi bir değer katar. Yarışçılık dünyamızdaki "Gazi Koşusu" ile Türk atletizmindeki "Atatürk Koşusu" Büyük Atatürk`ün izniyle yapılmaya başlandı ve onun ölümünden sonra da hiç aksamadan sürdürüldü.

 

Bunların dışında uzun bir aradan sonra futbolda son iki yıldır "Atatürk Kupası" düzenlenmeye başlandı. Atatürk`ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım`larda oynanan ilk turnuvada Fenerbahahçe Beşiktaş`ı 2-0 mağlup ederek kupanın sahibi olurken son turnuvada Beşiktaş Galatasaray`ı 2-1 yenerek kupayı müzesine götürdü.

 

Büyük kurtarıcının Ankara`ya ilk gelişi de anılarda ve gönüllerde apayrı bir anlam ve değer taşır. Bu yüzden Türk Spor Kurumu Atatürk`ün Ankara`ya ilk gelişinin 17. yıldönümüne rastlayan 27 Aralık 1936 günü bu tarihi olayı canlandıracak bir "Atatürk Koşusu" düzenlemişti. Bu koşu içinde Atatürk`ten özel olarak izin alınmıştı. Yarışma O`nun Ankara`yı ilk gördüğü yer olan Dikmen sırtlarındaki Keklikpınarı mevkii ile Ulus Meydanı`ndaki Vilayet Konağı arasında olacaktı. Bu mesafe 10.800 metreydi.  27 Aralık 1936 günü yapılan ilk "Atatürk Koşusu" nu Ankara Demirspor kulübü atletlerinden Galip Darılmaz 41 dk. 08 sn`lik derecesiyle kazandı. Bu ilk koşu o gün başlayan bir geleneğin başlangıcı oldu . O günden sonra 27 Aralık günleri Ankara`da yapılan "Atatürk Koşusu" Türk atletizminde ve Türk sporunda önemli bir yere sahiptir bu nedenle mutlaka spor ve sporcuya önem vermek gerek KALIN SAĞLICAKLA

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve elazigbulten.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.