Şemsettin Yılmaz
Yedi Çınar Okulları

BİZ YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK TEMİZ GEÇMİŞİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇ İLE SAĞLAM BİR GELECEK İNŞA ETMEK İÇİN, MİLLETİMİZİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMAK ÜZERE YOLA ÇIKTIK

Siyaset (Elazığ Bülten) - Elazığ Bülten İnternet Haberciliği | 24.02.2023 - 10:03, Güncelleme: 24.02.2023 - 10:03
 

BİZ YENİDEN REFAH PARTİSİ OLARAK TEMİZ GEÇMİŞİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇ İLE SAĞLAM BİR GELECEK İNŞA ETMEK İÇİN, MİLLETİMİZİN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMAK ÜZERE YOLA ÇIKTIK

Bildiğiniz gibi Elazığ Milli Görüş Partilerinde çok önemli bir yere sahip. Hünkar Mahfili olarak nitelendiriliyor. Hünkar mahfili olmasının özelliği de gerçekten Erbakan hocamın ve O’nun şu an devamı olan kıymetli genel başkanımıza olan muhabbetlerinden ve bu partiye, bu davaya olan sadakatlerinden dolayıdır. Kıymetli genel başkanımızın ondan önce de kıymetli hocamızın ifadesi Hünkar Mahfili. Tabii Hünkar Mahfilinde siyaset yapmak ayrı bir onur bizler için. Çünkü böyle bir fikre sahip bir ilde, Yeniden Refah Partisi’nin düşüncelerini anlatabilmek, o düşüncelerini insanlarla paylaşabilmek ve Elazizle Yeniden Refah Partisi bayrağını inşallah burçlara dikmek, dikebilmek amacıyla yaptığımız gayretler, çalışmalar bizlere ayrı bir güç veriyor. Çünkü burası Hünkar mahfili.

AK PARTİ NE YAZIK Kİ O İLK ÇIKIŞ DÖNEMİNİN ÇOK UZAĞINDA BİR SİYASET ANLAYIŞI, BİR TOPLUMSAL ANLAYIŞI ORTAYA KOYUNCA SİYASETİ BIRAKTIM “Neden siyaset, Niçin Yeniden Refah Partisi’nde siyaset?” diye soruluyor. Herkesin bildiği, Elazığ’daki kardeşlerimizin de bildiği bir gerçek var ki; çocukluğumdan beri AK Parti kurulana kadar ki süreçte; Refah Partisi’nde,  Milli Görüş Partilerinde hizmet etmeye gayret ettim. Daha sonra Fazilet Partisi kapandıktan sonra Yeniden Refah Partisi’yle birlikte ki o zaman kurulmamıştı. Saadet Partisi diye bir parti kuruldu. Tabi biz memlekete daha sağlıklı bir hizmet edilebilir düşüncesiyle o dönem itibariyle AK Parti’nin kurucuları arasında yer aldık. Ama gelinen süreçte AK Parti ne yazık ki o ilk çıkış döneminin çoğu uzağında bir siyaset anlayışı, bir toplumsal anlayışı ortaya koyunca; biz siyaseti bundan 5 yıl önce bıraktık. Siyasetten daha doğrusu ayrıldık. Kendimizi Sivil Toplum Örgütlerinde daha sağlıklı hizmet verebiliriz düşüncesiyle bu tarafa kanalize ettik. Babamın rahmetli olduğu dönemde, 2020 yılında Kıymetli Genel Başkanımız önce bir başsağlığı için aradı daha sonra bizi partiye davet etti. Hatta ben “siyaseti bıraktığımı” ifade edince; kıymetli Genel Başkanımız: “İbrahim bey baba ocağında siyaseti bırak” ifadesi tabii ki beni doğal olarak etkiledi. Çünkü gerçekten kıymetli genel başkanımızın, hocamın emaneti olması hasebiyle ayrı bir yeri vardı o dönem. “Biz tamam dedik sayın genel başkanım” ve hiçbir zaman için bir görev talep etmedik. Hiçbir görevi talep etmeksizin sadece bir nefer olarak bize ne talimat verirseniz hay hay dedik.  Yeniden Refah Partisi’ne geçişimiz böyle dönemde, böyle bir süreçte gerçekleşti. Bugün itibarıyla Yeniden Refah Partisi’nde sağ olsun Kıymetli Genel Başkanımız  önce Bölge Sorumluluğu, İl Sorumlulukları, şimdi de MKK üyeliğini tarafımıza  tevcih etti, bizi onurlandırdı Allah razı olsun. ELAZIĞ, MİLLİ GÖRÜŞ PARTİLERİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP Bildiğiniz gibi Elazığ Milli Görüş Partilerinde çok önemli bir yere sahip. Hünkar Mahfili olarak nitelendiriliyor. Hünkar mahfili olmasının özelliği de gerçekten Erbakan hocamın ve O’nun şu an devamı olan kıymetli genel başkanımıza olan muhabbetlerinden ve  bu  partiye, bu davaya olan  sadakatlerinden dolayıdır. Kıymetli genel başkanımızın ondan önce de kıymetli hocamızın ifadesi Hünkar Mahfili. Tabii Hünkar Mahfilinde siyaset yapmak ayrı bir onur bizler için. Çünkü böyle bir fikre sahip bir ilde, Yeniden Refah Partisi’nin düşüncelerini anlatabilmek, o düşüncelerini insanlarla paylaşabilmek ve Elazizle Yeniden Refah Partisi bayrağını inşallah burçlara dikmek, dikebilmek amacıyla yaptığımız gayretler, çalışmalar bizlere ayrı bir güç veriyor. Çünkü burası Hünkar mahfili. PARTİNİN BİR NEFERİ OLARAK BİZE GÖREV VERİLİRSE KAÇACAK DEĞİLİZ. Bu partide olmamızın tek amacı, Yeniden Refah Partisi olarak temiz geçmişimizden aldığımız güç ile sağlam bir gelecek inşa etmek için, milletimizin beklentilerini karşılamak ve Elazığımızda Yeniden Refah Partisi bayrağını burçlara dikmektir.  Şu veya bu göreve talip olmadık, bugünde yarında partinin bir neferi olarak hizmet etmeye fazlazıyla çaba göstermenin gayretinde olacağız. Hemşehrilerimiz, bizi seven dostlarımız zaman zaman milletvekilliği adaylığı konusunda bize aday olup olmayacağımızı soruyorlar. Veya aday olmamızı istiyorlar. Benim böyle bir talebim yok açık ve net söylüyorum. Ama kıymetli genel başkanımız bu hususta bize derse ki İbrahim bey sizi bu hususta göreve davet ediyoruz. Tabiki biz görevden kaçacak durumda değiliz. Ama şu an tekrar ediyorum kıymetli genel başkanımızın ifadesi olmadığı sürece teşkilatlarımızın bu hususta bize desteği olmadığı sürece böyle bir talebimiz olamaz.  BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DEVAMINDAN YANAYIZ. Türkiye hep böyle etki-tepki dönemleriyle yönetilmiş bir ülke. 1960 İhtilali olmuş ona tepki olarak 1961 Anayasasını yapmışız. 80 İhtilali olmuş, 82 Anayasasını yapmışız. Türkiye koalisyonlar dönemi yaşamış. Ciddi hükümetler. sıkıntılar dönemi yaşamış. Yamalı bohça hükümetleri oluşturulmuş. Onun üzerine de bir başkanlık sistemi oluşturalım denmiş. Tabi başkanlık sistemi bu ülkenin kültürüne uygun mu? Evet uygun. Çünkü geldiğimiz kültür itibariyle gerek inancımızdan kaynaklı, gerek normal kültür yapımız itibariyle de başkanlık sisteminin bu memlekette sağlıklı yürüyebilme ihtimali var.  Ancak; şu an Türkiye’de uygulanan başkanlık sistemi gerçekten Türkiye’nin şartlarına uygun mu? Değil. Başkanlık sistemi Amerika’da, Fransa’da da var. Fransa’da ki yarı başkanlık sistemi. Bu başkanlık sistemlerini değerlendirdiğimizde oradaki yapıyla Türkiye’deki yapı aynı mı olmalı? Hayır aynı olmalı demiyorum, ama bir gerçek var ki; bazı kurallar Uluslararasıdır. SADECE BİR PARTİNİN MENSUPLARININ CUMHURBAŞKANI OLUNMAZ Bugün Türkiye’de ki başkanlık sistemine baktığımızda bir partinin Genel Başkanı ile Cumhurbaşkanı aynı kisveyi taşıyor. Bu yanlış. Netice de siz bir cumhurbaşkanı olduğunuzda bu ülkede 85 Milyonun Cumhurbaşkanısınız. Sadece genel başkanlığını yaptığınız bir partinin  mensuplarının Cumhurbaşkanı değilsiniz. Bu tür sıkıntıları var mı? Var. Allah izin verir biz iktidara gelirsek düzelteceğimiz hususlardan birkaç tanesinden biri de bu. Ama Türkiye’de başkanlık sistemi şu altılı masa tabi birde yavruları var yedili masanın ifadesiyle “Ben bunu dağıtacağım başbakanlık sistemini getireceğim” düşüncesinde değiliz. Biz başkanlık sisteminin devamından yanayız. Ama revize edilmeli. Revize edileceklerin başında da biraz evvel söylediğim iki şapkalı bir başkandan çok tek şapkalı başkan anlayışını ön plana çıkartacağız inşallah. ALTILI MASA İLE GELİNEN SÜREÇTE TÜRKİYE YÖNETİLEBİLİR Mi? BİRAZ ZOR GÖRÜNÜYOR Eskiden hatırlarsanız 7 Kocalı Hürmüz diye bir tiyatro,müzikal, film vardı. Şimdi Türkiye’de 7 birbirine benzemezin bir araya geldiği bir anlayış.  Bunu da “Biz Türkiye için, millet için yapıyoruz,  ittifak altında yapıyoruz” düşüncesiyle hareket ediyorlar. İçerdeki siyasi düşüncelere bakıyorsunuz çoğu geçmişte siyaset yaptığımız insanlar. Yani bunların anlayışıyla bu süreçte, bundan sonraki süreçte Türkiye yönetilebilir mi? Biraz zor görünüyor. Çünkü netice itibariyle birinin ak dediğine biri kara diyor. Tamam protokoller imzalanacak ama siyaset kağıt üzerinde yürümüyor. Siyaset sahada yürüyor. Sahada yürüyen siyasetin de bakış açısına baktığınızda işte İYİ Parti’ye mensup kardeşlerimin HADEP’le işbirliği içerisinde olduklarında ciddi sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Veya işte Saadet Partili kardeşlerimizin buradaki kastım tabandaki kardeşlerimizin bugün bu altılı ittifakta alınan 6284 Sayılı Yasa başta olmak üzere aldıkları kararlarla ilgili rahatsız olduklarını biliyoruz. BU SİYASİ ANLAYIŞ KENDİLERİNE DE, MEMLEKETE DE BİR FAYDA SAĞLAMAZ Şimdi tabanı rahatsız olan siyasi partilerin yukarıda rahat işbirliği yapabilme ihtimalleri olur mu? Olmaz. Neticede tavan tabana bağlıdır. Tabanın baskısıyla ileride bazı şeyler patlayabilir. Ben yürümeyen bir siyasi anlayışın, kendilerine de bu memlekete de fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Seçimlerin normal şartlarda Haziran ayı içerisinde yapılacağı tahmin ediliyor. Seçimlere 4 ayllık kalan bir süreçte daha Cumhurbaşkanı adaylarını belirleyemimişler. Daha stratejileri belilli değil. Şimdi böyle belirsiz bir siyasi anlayışın bu memlekete de, kendilerine de faydalı olacağını fayda getireceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla altılı masa birde gizledikleri yavru masa ortakları var. Ara sıra “Bak bizde buradayız. Bak büyükşehirleri bizimle kazandınız. Bizi göz ardı edemezsiniz” gibi anlayışla zaman zaman başkaldıran yedinci bir ortakla bu masanın yürüyebileceğini düşünmüyorum ki, zaten çatlamaya gıcırdamaya başladı. Fazlada uzun sürmeyecektir. SİYASETTE İTTİFAKLARA KARŞI DEĞİLİZ Tabi üzülüyorsun. Netice de siyasette ittifaklara karşı değilim. Her zaman ittifaklar yapılabilir. Ama; birbirlerine benzeyen partilerin ittifakları bir sonuç ifade eder. Mesela, şu an Cumhur İttifakı’nda üç parti var. Her ne kadar gizleseler de orada da bir benzemez var onu söyleyeyim. Kim var? Doğu Perinçek var. Vatan Partisi, eski İşçi Partisi, Ulusalcı bir yapı. Yani onu nasıl absorbe ediyorlar bilmiyorum. Ama netice itibariyle ne kadar gizleseler de mızrak çuvala sığmıyor. Onun dışında Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi ve AK Parti’nin oluşturduğu Cumhur İttifakında sıkıntı görünmüyor gibi. Fakat oradaki o yemledikleri İşçi Partisinin seçim sathı mahallinde neler çıkarabileceğini bilmiyorum.  Şunu söylemek istiyorum. Birbirlerine benzeyen partilerin ittifak yapmalarında ben bir behis görmüyorum.  Ama böyle birbirine benzemez partilerin bir araya zorla getirilmiş olması, monte edilmeye çalışılıyor olmasının da, fayda sağlamayacağını düşünmüyorum. AK PARTİ’NİN KAN KAYI DEVAM EDECEKTİR. Cumhur İttifakının hızlı bir şekilde kan kaybettiğini görüyoruz. Bakın bu deprem sathı mahalini yaşıyoruz. Depremden sonra neler yaşanır, siyasette bir gün çok uzun bir zamandır.Ama görünen şu ki, Cumhur İttifakının kan kaybı devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanına olan muhabbet ayrı ama Cumhur İttifakında yani o partilerden AK Parti, MHP, Büyük Birlik Partisi birde Yavru Vatan Partisi’nin Türkiye’deki karşılığına baktığınızda çoğunluğu sağlayamayacakları belli. Bu yerelde de böyle ulusalda da böyle.  Tabi yerel siyasetçilerin yerel aktörlerin durumu önemli. Şimdi Elazığ’da ve  AK Parti de konuşulan isimlere baktığınızda şu an itibariyle en iyi  ki o da zorlama bir ihtimallle AK Parti için iki milletvekilliği çıkarabileceği tahmin ediliyor. Bu ne demektir? Dört milletvekilliğinden iki milletvekilliğine düşen bir AK Parti’nin Türkiye’de de kan kaybı devam edecektir. Çünkü bugüne kadar AK Parti’ye sınırsız destek bir veren İlden bahsediyoruz. Bugün itibariyle bu desteğini bu pozisyona çekmiştir. CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ KIYMETLİ GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DIR Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bildiğiniz gibi bizim Genel Başkanımız adayımız. Bunu aylar önce açıkladık. Bizim Cumhurbaşkanı adayımız Dr. Fatih Erbakan. Bu açık ve net. O’nun dışında başka bir adayı düşünmüyoruz. Ama yerel seçimler açısından baktığınızda bizleri barajlara takanlara ciddi bir sürpriz yapacağımızı, yani seçim akşamı sandıkların patlayacağını hepimiz göreceğiz, onlarda görecekler. İKTİDARLA DEVLETİ KARIŞTIRMAMAK LAZIM İktidarla Devleti karıştırmamak lazım. Devletin yatırımlarıyla, devletin destekleriyle iktidarın yaptıkları arasındaki farkı görmek lazım. 2020’de bir deprem geçirdik. Allah bir daha göstermesin. 6 Şubat’ta bir deprem daha yaşadık. 2020 depreminden sonra Devlet Elazığ’a 15 Katrilyon şimdiki parayla 15 Milyar TL para gönderdi. Yaptıkları konut sayısına baktığınızda ciddi manada gelen parayla konut sayısı arasında bir uçurum var. Neredeyse üçte bir. DEVLETİN PARASINI ZİMMETLERİNE GEÇİRENLER NE YAZIK Kİ BİZİ İDARE EDİYOR 25 Bin konut değil, 75 Bin konut parasına 25 bin konutun yapıldığı aradaki farkın kimlerin, hangi siyasetçilerin, hangi bürokratın, hangi bakanın cebine gittiğini şu an söyleyemiyoruz ama, biliyoruz. Devletin bu parasını zimmetlerine, kursaklarına geçiren insanlar ne yazık ki bugün Türkiye’de bizleri idare ediyorlar. Şimdi bunun ötesinde Elazığ’ın ihtiyaçları açısından baktığınızda ciddi bir kaos yaşanıyor ilimizde. Nedir diye soracak olursanız? Yıllardır konuştuğumuz sulama projeleri halen askıda. 50 Bin’e yakın insan devletin, milletin sırtına yük olarak yaşıyor. Köyler su olmadığı için ekilemiyor, ekilemediği için de ciddi manad üretmeyen, tüketen bir kesim memleketin sırtına yük oluyor. Bunu görmek lazım. İKTİDAR ELAZIĞ’I SADECE OY DEPOSU OLARAK GÖRÜYOR Bu açıdan baktığınızda milletvekili arkadaşlarımızın, yani iktidarın bu ile sadece oy deposu olarak baktığını; ama yeterince bu ilin sorunlarını çözemediğini görüyoruz. Devlet Su İşleri kendilerine lojman yapıyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor. Yaklaşık olarak 1 Milyar TL’ye yakın bir para harcıyorlar ama bu ilin 600 Bin TL veya hiç rakamı uzatmadan 1 Milyar TL’ye mal olacak sulama projesini gerçekleştirmiyorlar.   Böyle bir anlayış böyle bir algı olur mu? Sen oyu alacaksın buradan bu oyu aldığın ile halen bir bakanlık vermek bir tarafa 2-3 tane bakan yardımcılığı veriyorlar. Şimdi bir tane kaldı oda zannediyorum kendi özel işleriyle bakan yardımcılığını yürütüyor. Memlekete zerre kadar bir faydası yok. Böyle bir algıyla, siz iktidarın böyle bir bakış açısıyla muhatap olmuş ilin; gerçekten yeterli hizmeti aldığını düşünebilir misiniz? Düşünemezsiniz. Mümkün değil düşünemezsiniz. DEPREMİN ÜZERİNDEN ÜÇ YIL GEÇMİŞ MADEN VE SİVRİCE’DE HALEN TOKİLERE BAŞLANILMAMIŞ Program yok, plan yok, yolsuzluk var, liyakatsizlik var. Atanan müdürlerin her biri artık hayra alamet. Böyle bir ilden siz iktidarın yeterince hizmet ediyor, ilgi gösteriyor düşüncesini görebilirseniz ben bir şey demiyorum. Ama devletimiz açısından baktığımızda, devletimiz Allah razı olsun. Biraz evvel bahsettiğim gibi devlet depremde yaralarımızı sarmaya çalıştı. Ama halen Sivrice’nin (2021 depreminden bahsediyorum) girilmemiş köyleri var. Daha Maden ilçesinin TOKİ’leri yeni başlayacak. Aradan 3 yıl geçmiş. Ondan sonra Elazığ’ı Malatya ile niye kıyaslıyorsun diyorlar. Oradaki de milletvekili, buradaki de milletvekili, oradaki de MKYK üyesi, buradaki de MKYK üyesi. Yani kiminle kıyaslayacağız o zaman. Malatya’da çok hızlı hareket ediyorlar. Köylere yapılan deprem evleri bitti.  Elazığ’da 3 yıl geçmiş daha başlatamamışız. Yani bunu şunun için söylüyorum; iktidar buraya oy deposu gözüyle bakıyor ama karşılığında buraya yeterli hizmeti, planlı hizmeti, liyakatlı ve ehliyetli bürokrat hizmetini sağlayamıyor. Niye sağlayamıyor? Onu da siyasetçi arkadaşlarımızın bu tavrından dolayı halkımız çok iyi biliyor. İnşallah halkımız gereken cevabı sandıkta verecektir. YENİDEN REFAH İKTİDARINDA İLK 100 GÜN YAPTIK, YİNE YAPARIZ! Biz Yeniden Refah Partisi olarak 2 yıldır çok ciddi bir çalışma yapıyoruz. Nedir yaptığımız bu çalışma 1- Adım adım bütün sorunları ile tahlil ediyoruz buna Elazığ ilimiz de dahil. Biraz sonra genele gireceğim. 2- Türkiye’nin 81 vilayeti için 634 milli görüş projesi adı altında projelerimizi hazırladık. 3- İlk 100 günde geldiğimizde bu memlekete neler yapacağız. Yerel değil Türkiye genelini söylüyorum. Bu projelerimizi Ar-Ge birimleri ile beraber yereldeki teşkilatlarımızla birlikte çok  teferruatlı olarak hazırladık. Bugün bu iktidar “Alın bu işi siz yapın” dediğinde yada milletimiz bu işin sandıkta bize görevini verdiği takdirde, yarın bu işin neresinden başlayacağımızı hangi hizmetleri yapacağımızı, kiminle, nerede yapacağımızı, bakın altını çizerek ifade ediyorum kimlerle yapacağımızı şimdiden tespit etmiş durumdayız. TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN BİR EKONOMİ MODELİ Hiçbir siyasi mülahazaya girmeden şu anda bizim bu Elazığ’da şu kurumda şu arkadaş daha iyi yapar, hiçbir akrabalık bağı yok, başka bir bağ yok, hatta o arkadaşımızın sosyal demokrat olduğunu bilerek söylüyorum dahi belirledik.  Niye belirledik? Çünkü siyasette hizmet makamına geldiğinizde kaybedecek zamanınız yoktur. Hatta şunu samimiyetle söylüyorum, bizim hazırladığımız bu projeleri sayın bakanlarımıza sayın   cumhurbaşkanımıza da gönderdik. “Siz yapın” dedik. Yapabilecekler mi yapamayacaklar mı? Yapamayacaklar.  Çünkü; siyasette de, ekonomide de, anlayışları farklı. Ekonomideki anlayışları; tamamen beton ekonomisi. Üreten değil, sürekli tüketen bir ekonomi. Ve tamamıyla faiz ekonomisi ile sistemi oluşturmaya çalışıyorlar Ama biz gelince ne yapacağız? Bakın biraz evvel söyledim üreten sistemi devreye sokacağız. 81 vilayette 634 projeyi hayata geçireceğiz.  Ve bunu tamamıyla devlet kaynakları ile yapacağız. “Bu devlet kaynaklarını nerede bulabileceksiniz?” diye bir soru sorabilirsiniz. Biz ilk 100 günde 150 milyar dolar kaynağı bakın altını çizerek söylüyorum 150 milyar dolar kaynağı nereden bulacağımızı hazırladık ve sayın bakanlara da gönderdik. “Siz bunu yapın, şuraya şunu yapın” dedik.   En basitini söylüyorum şu anda Türkiye’nin en büyük sıkıntısı nedir? Biliyorsunuz enerji. Enerjide çok ciddi bir şekilde dışa bağımlılık var. Sadece Türkiye için bir örnek olsun diye söylüyorum. Türkiye’nin şu an yıllık tüketimi 110.000 megavat saat. Biz şimdi diyoruz ki biz gelirsek Türkiye’nin 380 bin megavat güneş enerjisi potansiyeli var. 380.000 MB güneş enerjisi. Hiçbir masrafa gerek yok sadece panelleri diz bırak. Elazığ bu açıdan çok önemli bir yere sahip. Biz bununla kendi enerjimizi üreteceğiz. YENİDEN REFAH İKTADIRNDA ELAZIĞ’DA ÇELİK KROM FABRİKASINI HAYATA GEÇİRECEĞİZ Size bir örnek daha vereyim. Devlet Planlama Teşkilatı Ferrokrom yapılırken, Ferrokromun ikinci aşaması olarak; Çelik krom fabrikasını bölge için öngörmüş. Projelendirmiş. Biz gelince ne yapacağız.  Çelik kurum fabrikasını yapacağız. 5 milyar TL’lik bir bütçe ile yapacağız. Nerede yapacağız bunu? Alacakaya ile Maden arasındaki bölgede yapacağız. Çünkü; Çelik kurum üretiminin yüzde 65’i krom. Bakır var, demir var, katkı olarak bölgede zaten bunların hepsi var. Yerinde yapacağız bu çalışmayı. Şimdi yerinde yapacağımız bu çalışma ile 3.500 kişiye istihdam imkanı sağlamış olacağız. Başka bir şey daha söyleyeceğim bununla ilgili. Bunların hepsi hazır. Türkiye çelik krom üretimi ile yaklaşık olarak yurt dışına 10 Milyar dolarlık bir para harcıyor. Biz bu proje ile bunu kendimiz yurt içinde üreteceğimiz için10 Milyor Dolarlık paranın  yurt dışına gitmesini önlemiş olacağız. Kaldı ki bir sonraki aşamayı daha söyleyeyim. Biz bölge ülkelerine bunu ithal- ihraç etmek suretiyle 10 milyar dolarlık da Türkiye’ye ihracat bedeli sağlamış olacağız. Yuvarlak hesap olarak Türkiye’de 20 milyar dolarlık bir projeden bahsediyoruz. YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜNÜ KURACAĞIZ Böyle projeleri hayata geçireceğiz. Bu sulama sistemleri vesaire Güneş enerji sistemleri bunların hepsi var. Elazığ için bir projemizden daha bahsedelim. Harput Yüksek Teknoloji Enstitüsünü oluşturacağız. Nerede yapacağız bu projemizi. Çayda çırada bulunan İpek yolu dediğimiz bölgede. Orada silikon vadisini, yüksek teknoloji enstitüsü derken; üretecek birimler oluşturacağız.  Orayı Harput Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak hazırlayacağız, silikon vadisini kuracağız. Teknolojiyi, yüksek teknolojiyi üreteceğiz burada. Hatta şu an o işin başına getireceğimiz hocamızı bile belirledik. Elazığ’da gerçekten kıymeti bilinmeyen, çok büyük projelere, hatta  AK partili olduğunu bildiğimiz kardeşimizi bu işin başına getireceğiz. Bizim için liyakat çok önemli. Elazığ’a ve ülkemize yapacağı hizmeti, katkısı ve alanında uzman olması önemli. Biz bu tür projelerle, sahayı da bölgeyi de, Türkiye’yi de kalkındırabiliriz. Kalkındırıacağız da inşallah. DENK BÜTÇE ÇOK ÖNEMLİ Daha önce bahsettiğim işte sayın Milletvekili Metin Bulut’un 2021’de açıkladığı “Biz 520 milyon TL hazırladık Uluova sulama sistemlerini devreye sokacağız” dedikten sonraki süreçte bugünlere gelirsek, ne yaptıkları belli. Biz bunları yapacağız ve hem de hızlı bir şekilde yapacağız. Nereden yapacağız? Denk bütçe ile yapacağız. Yani kurumların faiz ödemesinin önüne geçeceğiz. Kurumların ortak bütçesi olan ve rahmetlik hocamızın 1997 yılında yaptığı denk bütçe modeli ile yapacağız. VATANDAŞA, MEMURA, İŞÇİYE, EMEKLİYE YÜZDE 150 VERECEĞİZ Vatandaşa, memura, emekliye, işçiye yüzde yüz 150 vereceğiz. Bunu ilan ediyoruz. Nereden vereceğiz? Birilerine gönderdiğimiz paradan vereceğiz. Birilerine şu an pompalanıyor ya biraz evvel size bir örnek söyledim Elazığ’a depremde 15 milyar TL gelen bir para var karşılığında 5 milyar TL’lik bir iş yapılmış. Aradaki 10 milyar TL kimin cebine girmiş? Birilerinin cebine girmiş. Biz birilerinin cebine değil, vatandaşın cebine koyacağız o parayı. Üreticiye, tarıma vereceğiz. Bakın şu an tarımda ithalat yapıyoruz. Buğdayı ithal ediyoruz. Zamanı dahi ithal ediyoruz. Biz o ithalle dolar bazlı harcadığımız dışarıya verdiğimiz parayı kendi çiftçimize vereceğiz. Şimdi çiftçimiz taban fiyatı 10 lira değil de, 20 lira olsa üretim yapmaz mı? Şu an çiftçimiz zarar ediyor. Çünkü çiftçimiz; mazotta, gübrede, ilaçta ve işçilikte zarar ediyor. 10 TL taban fiyat verilen buğdaya 20-30 TL verdiğinizde çiftçi zarar etmez. Eker, biçer ve emeğinin karşılığı olarak üretir. Üretince de Türkiye’nin ciddi manada üretim potansiyeli artar. Size yine basit bir örnek vereyim. Yine hocamın döneminde şeker kamışı ithalatı yapılıyor.  Şeker kamışı ithalatı yapıldığında, Kıymetli Hocamız: “Ne oluyor kardeşim şeker pancarımız var. Siz niye bunu niye bunun ithalatını yapıyorsunuz?” “İşte yetişmiyor” deniliyor. Kıymetli Rahmetli Hocamız Şeker pancarının taban fiyatın o zamanki rakamlarla tam dört kat artırın diyor. Taban fiyat artırılınca ertesi yıl hemen, bir yıl sonrasında şeker fabrikaları ihracata başlıyor. İTHALATA DAYALI BİR EKONOMİK MODELİNİ ZATEN BENİMSEMİYORUZ At sahibine göre kişner. Böyle bir anlayışla biz yönetim modeli geliştirmeye gayret ediyoruz. Yoksa bu arkadaşların yaptıkları gibi tamamıyla, faize, ithalata, diğer hususlara dayalı bir ekonomik modelini zaten biz benimsemiyoruz. Şu an işte biz şu kadar ihraç ettik diyorlar. O ihraç ettikleri 150 Milyon dolar diye düşünürsek şu an bütçe yıllık olarak 50 Milyon Dolar açık veriyor. Niye ithalat-ihracat dengesiz diye. Senin ihracat ettiğim dediğin ürünlerin yarı işlenmiş mamullerini ithal etmek zorunda kalıyorsun. İthal ettiğin ürüne para veriyorsun. 100 TL’lik ihracat yapıyorsan 80-90 Tl zaten o mamulü de ithal ediyorsun. Biz onları da yurt içinde üreteceğiz. Türkiye bunu üretebilir mi? Evet üretebilir. Üretecek bir potansiyeli var mı? Evet var. Yer altı yer üstü zenginlikleri buna müsait mi? Evet müsait. Beyin gücü buna müsait mi? Evet müsait. Bütün bunlar müsait olduğunda yani un var, şeker var, yağ var helvayı yapacak ta biziz inşallah.  Biz Elazığ’ın hakettiği imkanları sağlamak için  yola çıktık. İnşallah bunu da sağlayacağız.  Teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi Elazığ Milli Görüş Partilerinde çok önemli bir yere sahip. Hünkar Mahfili olarak nitelendiriliyor. Hünkar mahfili olmasının özelliği de gerçekten Erbakan hocamın ve O’nun şu an devamı olan kıymetli genel başkanımıza olan muhabbetlerinden ve bu partiye, bu davaya olan sadakatlerinden dolayıdır. Kıymetli genel başkanımızın ondan önce de kıymetli hocamızın ifadesi Hünkar Mahfili. Tabii Hünkar Mahfilinde siyaset yapmak ayrı bir onur bizler için. Çünkü böyle bir fikre sahip bir ilde, Yeniden Refah Partisi’nin düşüncelerini anlatabilmek, o düşüncelerini insanlarla paylaşabilmek ve Elazizle Yeniden Refah Partisi bayrağını inşallah burçlara dikmek, dikebilmek amacıyla yaptığımız gayretler, çalışmalar bizlere ayrı bir güç veriyor. Çünkü burası Hünkar mahfili.

AK PARTİ NE YAZIK Kİ O İLK ÇIKIŞ DÖNEMİNİN ÇOK UZAĞINDA BİR SİYASET ANLAYIŞI, BİR TOPLUMSAL ANLAYIŞI ORTAYA KOYUNCA SİYASETİ BIRAKTIM

“Neden siyaset, Niçin Yeniden Refah Partisi’nde siyaset?” diye soruluyor. Herkesin bildiği, Elazığ’daki kardeşlerimizin de bildiği bir gerçek var ki; çocukluğumdan beri AK Parti kurulana kadar ki süreçte; Refah Partisi’nde,  Milli Görüş Partilerinde hizmet etmeye gayret ettim. Daha sonra Fazilet Partisi kapandıktan sonra Yeniden Refah Partisi’yle birlikte ki o zaman kurulmamıştı. Saadet Partisi diye bir parti kuruldu. Tabi biz memlekete daha sağlıklı bir hizmet edilebilir düşüncesiyle o dönem itibariyle AK Parti’nin kurucuları arasında yer aldık. Ama gelinen süreçte AK Parti ne yazık ki o ilk çıkış döneminin çoğu uzağında bir siyaset anlayışı, bir toplumsal anlayışı ortaya koyunca; biz siyaseti bundan 5 yıl önce bıraktık. Siyasetten daha doğrusu ayrıldık. Kendimizi Sivil Toplum Örgütlerinde daha sağlıklı hizmet verebiliriz düşüncesiyle bu tarafa kanalize ettik.

Babamın rahmetli olduğu dönemde, 2020 yılında Kıymetli Genel Başkanımız önce bir başsağlığı için aradı daha sonra bizi partiye davet etti. Hatta ben “siyaseti bıraktığımı” ifade edince; kıymetli Genel Başkanımız: “İbrahim bey baba ocağında siyaseti bırak” ifadesi tabii ki beni doğal olarak etkiledi. Çünkü gerçekten kıymetli genel başkanımızın, hocamın emaneti olması hasebiyle ayrı bir yeri vardı o dönem. “Biz tamam dedik sayın genel başkanım” ve hiçbir zaman için bir görev talep etmedik. Hiçbir görevi talep etmeksizin sadece bir nefer olarak bize ne talimat verirseniz hay hay dedik.  Yeniden Refah Partisi’ne geçişimiz böyle dönemde, böyle bir süreçte gerçekleşti. Bugün itibarıyla Yeniden Refah Partisi’nde sağ olsun Kıymetli Genel Başkanımız  önce Bölge Sorumluluğu, İl Sorumlulukları, şimdi de MKK üyeliğini tarafımıza  tevcih etti, bizi onurlandırdı Allah razı olsun.

ELAZIĞ, MİLLİ GÖRÜŞ PARTİLERİNDE ÇOK ÖNEMLİ BİR YERE SAHİP

Bildiğiniz gibi Elazığ Milli Görüş Partilerinde çok önemli bir yere sahip. Hünkar Mahfili olarak nitelendiriliyor. Hünkar mahfili olmasının özelliği de gerçekten Erbakan hocamın ve O’nun şu an devamı olan kıymetli genel başkanımıza olan muhabbetlerinden ve  bu  partiye, bu davaya olan  sadakatlerinden dolayıdır. Kıymetli genel başkanımızın ondan önce de kıymetli hocamızın ifadesi Hünkar Mahfili. Tabii Hünkar Mahfilinde siyaset yapmak ayrı bir onur bizler için. Çünkü böyle bir fikre sahip bir ilde, Yeniden Refah Partisi’nin düşüncelerini anlatabilmek, o düşüncelerini insanlarla paylaşabilmek ve Elazizle Yeniden Refah Partisi bayrağını inşallah burçlara dikmek, dikebilmek amacıyla yaptığımız gayretler, çalışmalar bizlere ayrı bir güç veriyor. Çünkü burası Hünkar mahfili.

PARTİNİN BİR NEFERİ OLARAK BİZE GÖREV VERİLİRSE KAÇACAK DEĞİLİZ.

Bu partide olmamızın tek amacı, Yeniden Refah Partisi olarak temiz geçmişimizden aldığımız güç ile sağlam bir gelecek inşa etmek için, milletimizin beklentilerini karşılamak ve Elazığımızda Yeniden Refah Partisi bayrağını burçlara dikmektir.  Şu veya bu göreve talip olmadık, bugünde yarında partinin bir neferi olarak hizmet etmeye fazlazıyla çaba göstermenin gayretinde olacağız. Hemşehrilerimiz, bizi seven dostlarımız zaman zaman milletvekilliği adaylığı konusunda bize aday olup olmayacağımızı soruyorlar. Veya aday olmamızı istiyorlar. Benim böyle bir talebim yok açık ve net söylüyorum. Ama kıymetli genel başkanımız bu hususta bize derse ki İbrahim bey sizi bu hususta göreve davet ediyoruz. Tabiki biz görevden kaçacak durumda değiliz. Ama şu an tekrar ediyorum kıymetli genel başkanımızın ifadesi olmadığı sürece teşkilatlarımızın bu hususta bize desteği olmadığı sürece böyle bir talebimiz olamaz. 

BAŞKANLIK SİSTEMİNİN DEVAMINDAN YANAYIZ.

Türkiye hep böyle etki-tepki dönemleriyle yönetilmiş bir ülke. 1960 İhtilali olmuş ona tepki olarak 1961 Anayasasını yapmışız. 80 İhtilali olmuş, 82 Anayasasını yapmışız. Türkiye koalisyonlar dönemi yaşamış. Ciddi hükümetler. sıkıntılar dönemi yaşamış. Yamalı bohça hükümetleri oluşturulmuş. Onun üzerine de bir başkanlık sistemi oluşturalım denmiş.

Tabi başkanlık sistemi bu ülkenin kültürüne uygun mu? Evet uygun. Çünkü geldiğimiz kültür itibariyle gerek inancımızdan kaynaklı, gerek normal kültür yapımız itibariyle de başkanlık sisteminin bu memlekette sağlıklı yürüyebilme ihtimali var.  Ancak; şu an Türkiye’de uygulanan başkanlık sistemi gerçekten Türkiye’nin şartlarına uygun mu? Değil. Başkanlık sistemi Amerika’da, Fransa’da da var. Fransa’da ki yarı başkanlık sistemi. Bu başkanlık sistemlerini değerlendirdiğimizde oradaki yapıyla Türkiye’deki yapı aynı mı olmalı? Hayır aynı olmalı demiyorum, ama bir gerçek var ki; bazı kurallar Uluslararasıdır.

SADECE BİR PARTİNİN MENSUPLARININ CUMHURBAŞKANI OLUNMAZ

Bugün Türkiye’de ki başkanlık sistemine baktığımızda bir partinin Genel Başkanı ile Cumhurbaşkanı aynı kisveyi taşıyor. Bu yanlış. Netice de siz bir cumhurbaşkanı olduğunuzda bu ülkede 85 Milyonun Cumhurbaşkanısınız. Sadece genel başkanlığını yaptığınız bir partinin  mensuplarının Cumhurbaşkanı değilsiniz. Bu tür sıkıntıları var mı? Var. Allah izin verir biz iktidara gelirsek düzelteceğimiz hususlardan birkaç tanesinden biri de bu. Ama Türkiye’de başkanlık sistemi şu altılı masa tabi birde yavruları var yedili masanın ifadesiyle “Ben bunu dağıtacağım başbakanlık sistemini getireceğim” düşüncesinde değiliz. Biz başkanlık sisteminin devamından yanayız. Ama revize edilmeli. Revize edileceklerin başında da biraz evvel söylediğim iki şapkalı bir başkandan çok tek şapkalı başkan anlayışını ön plana çıkartacağız inşallah.

ALTILI MASA İLE GELİNEN SÜREÇTE TÜRKİYE YÖNETİLEBİLİR Mi? BİRAZ ZOR GÖRÜNÜYOR

Eskiden hatırlarsanız 7 Kocalı Hürmüz diye bir tiyatro,müzikal, film vardı. Şimdi Türkiye’de 7 birbirine benzemezin bir araya geldiği bir anlayış.  Bunu da “Biz Türkiye için, millet için yapıyoruz,  ittifak altında yapıyoruz” düşüncesiyle hareket ediyorlar.

İçerdeki siyasi düşüncelere bakıyorsunuz çoğu geçmişte siyaset yaptığımız insanlar. Yani bunların anlayışıyla bu süreçte, bundan sonraki süreçte Türkiye yönetilebilir mi? Biraz zor görünüyor. Çünkü netice itibariyle birinin ak dediğine biri kara diyor. Tamam protokoller imzalanacak ama siyaset kağıt üzerinde yürümüyor. Siyaset sahada yürüyor. Sahada yürüyen siyasetin de bakış açısına baktığınızda işte İYİ Parti’ye mensup kardeşlerimin HADEP’le işbirliği içerisinde olduklarında ciddi sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Veya işte Saadet Partili kardeşlerimizin buradaki kastım tabandaki kardeşlerimizin bugün bu altılı ittifakta alınan 6284 Sayılı Yasa başta olmak üzere aldıkları kararlarla ilgili rahatsız olduklarını biliyoruz.

BU SİYASİ ANLAYIŞ KENDİLERİNE DE, MEMLEKETE DE BİR FAYDA SAĞLAMAZ

Şimdi tabanı rahatsız olan siyasi partilerin yukarıda rahat işbirliği yapabilme ihtimalleri olur mu? Olmaz. Neticede tavan tabana bağlıdır. Tabanın baskısıyla ileride bazı şeyler patlayabilir. Ben yürümeyen bir siyasi anlayışın, kendilerine de bu memlekete de fayda sağlayacağını düşünmüyorum. Seçimlerin normal şartlarda Haziran ayı içerisinde yapılacağı tahmin ediliyor. Seçimlere 4 ayllık kalan bir süreçte daha Cumhurbaşkanı adaylarını belirleyemimişler. Daha stratejileri belilli değil.

Şimdi böyle belirsiz bir siyasi anlayışın bu memlekete de, kendilerine de faydalı olacağını fayda getireceğini düşünmüyorum. Dolayısıyla altılı masa birde gizledikleri yavru masa ortakları var. Ara sıra “Bak bizde buradayız. Bak büyükşehirleri bizimle kazandınız. Bizi göz ardı edemezsiniz” gibi anlayışla zaman zaman başkaldıran yedinci bir ortakla bu masanın yürüyebileceğini düşünmüyorum ki, zaten çatlamaya gıcırdamaya başladı. Fazlada uzun sürmeyecektir.

SİYASETTE İTTİFAKLARA KARŞI DEĞİLİZ

Tabi üzülüyorsun. Netice de siyasette ittifaklara karşı değilim. Her zaman ittifaklar yapılabilir. Ama; birbirlerine benzeyen partilerin ittifakları bir sonuç ifade eder.

Mesela, şu an Cumhur İttifakı’nda üç parti var. Her ne kadar gizleseler de orada da bir benzemez var onu söyleyeyim. Kim var? Doğu Perinçek var. Vatan Partisi, eski İşçi Partisi, Ulusalcı bir yapı. Yani onu nasıl absorbe ediyorlar bilmiyorum. Ama netice itibariyle ne kadar gizleseler de mızrak çuvala sığmıyor. Onun dışında Milliyetçi Hareket Partisi, Büyük Birlik Partisi ve AK Parti’nin oluşturduğu Cumhur İttifakında sıkıntı görünmüyor gibi. Fakat oradaki o yemledikleri İşçi Partisinin seçim sathı mahallinde neler çıkarabileceğini bilmiyorum.  Şunu söylemek istiyorum. Birbirlerine benzeyen partilerin ittifak yapmalarında ben bir behis görmüyorum.  Ama böyle birbirine benzemez partilerin bir araya zorla getirilmiş olması, monte edilmeye çalışılıyor olmasının da, fayda sağlamayacağını düşünmüyorum.

AK PARTİ’NİN KAN KAYI DEVAM EDECEKTİR.

Cumhur İttifakının hızlı bir şekilde kan kaybettiğini görüyoruz. Bakın bu deprem sathı mahalini yaşıyoruz. Depremden sonra neler yaşanır, siyasette bir gün çok uzun bir zamandır.Ama görünen şu ki, Cumhur İttifakının kan kaybı devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanına olan muhabbet ayrı ama Cumhur İttifakında yani o partilerden AK Parti, MHP, Büyük Birlik Partisi birde Yavru Vatan Partisi’nin Türkiye’deki karşılığına baktığınızda çoğunluğu sağlayamayacakları belli. Bu yerelde de böyle ulusalda da böyle.  Tabi yerel siyasetçilerin yerel aktörlerin durumu önemli. Şimdi Elazığ’da ve  AK Parti de konuşulan isimlere baktığınızda şu an itibariyle en iyi  ki o da zorlama bir ihtimallle AK Parti için iki milletvekilliği çıkarabileceği tahmin ediliyor. Bu ne demektir? Dört milletvekilliğinden iki milletvekilliğine düşen bir AK Parti’nin Türkiye’de de kan kaybı devam edecektir. Çünkü bugüne kadar AK Parti’ye sınırsız destek bir veren İlden bahsediyoruz. Bugün itibariyle bu desteğini bu pozisyona çekmiştir.

CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ KIYMETLİ GENEL BAŞKANIMIZ DR. FATİH ERBAKAN’DIR

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bildiğiniz gibi bizim Genel Başkanımız adayımız. Bunu aylar önce açıkladık. Bizim Cumhurbaşkanı adayımız Dr. Fatih Erbakan. Bu açık ve net. O’nun dışında başka bir adayı düşünmüyoruz. Ama yerel seçimler açısından baktığınızda bizleri barajlara takanlara ciddi bir sürpriz yapacağımızı, yani seçim akşamı sandıkların patlayacağını hepimiz göreceğiz, onlarda görecekler.

İKTİDARLA DEVLETİ KARIŞTIRMAMAK LAZIM

İktidarla Devleti karıştırmamak lazım. Devletin yatırımlarıyla, devletin destekleriyle iktidarın yaptıkları arasındaki farkı görmek lazım. 2020’de bir deprem geçirdik. Allah bir daha göstermesin. 6 Şubat’ta bir deprem daha yaşadık. 2020 depreminden sonra Devlet Elazığ’a 15 Katrilyon şimdiki parayla 15 Milyar TL para gönderdi. Yaptıkları konut sayısına baktığınızda ciddi manada gelen parayla konut sayısı arasında bir uçurum var. Neredeyse üçte bir.

DEVLETİN PARASINI ZİMMETLERİNE GEÇİRENLER NE YAZIK Kİ BİZİ İDARE EDİYOR

25 Bin konut değil, 75 Bin konut parasına 25 bin konutun yapıldığı aradaki farkın kimlerin, hangi siyasetçilerin, hangi bürokratın, hangi bakanın cebine gittiğini şu an söyleyemiyoruz ama, biliyoruz. Devletin bu parasını zimmetlerine, kursaklarına geçiren insanlar ne yazık ki bugün Türkiye’de bizleri idare ediyorlar.

Şimdi bunun ötesinde Elazığ’ın ihtiyaçları açısından baktığınızda ciddi bir kaos yaşanıyor ilimizde. Nedir diye soracak olursanız? Yıllardır konuştuğumuz sulama projeleri halen askıda. 50 Bin’e yakın insan devletin, milletin sırtına yük olarak yaşıyor. Köyler su olmadığı için ekilemiyor, ekilemediği için de ciddi manad üretmeyen, tüketen bir kesim memleketin sırtına yük oluyor. Bunu görmek lazım.

İKTİDAR ELAZIĞ’I SADECE OY DEPOSU OLARAK GÖRÜYOR

Bu açıdan baktığınızda milletvekili arkadaşlarımızın, yani iktidarın bu ile sadece oy deposu olarak baktığını; ama yeterince bu ilin sorunlarını çözemediğini görüyoruz. Devlet Su İşleri kendilerine lojman yapıyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor. Yaklaşık olarak 1 Milyar TL’ye yakın bir para harcıyorlar ama bu ilin 600 Bin TL veya hiç rakamı uzatmadan 1 Milyar TL’ye mal olacak sulama projesini gerçekleştirmiyorlar.   Böyle bir anlayış böyle bir algı olur mu? Sen oyu alacaksın buradan bu oyu aldığın ile halen bir bakanlık vermek bir tarafa 2-3 tane bakan yardımcılığı veriyorlar. Şimdi bir tane kaldı oda zannediyorum kendi özel işleriyle bakan yardımcılığını yürütüyor. Memlekete zerre kadar bir faydası yok.

Böyle bir algıyla, siz iktidarın böyle bir bakış açısıyla muhatap olmuş ilin; gerçekten yeterli hizmeti aldığını düşünebilir misiniz? Düşünemezsiniz. Mümkün değil düşünemezsiniz.

DEPREMİN ÜZERİNDEN ÜÇ YIL GEÇMİŞ MADEN VE SİVRİCE’DE HALEN TOKİLERE BAŞLANILMAMIŞ

Program yok, plan yok, yolsuzluk var, liyakatsizlik var. Atanan müdürlerin her biri artık hayra alamet. Böyle bir ilden siz iktidarın yeterince hizmet ediyor, ilgi gösteriyor düşüncesini görebilirseniz ben bir şey demiyorum. Ama devletimiz açısından baktığımızda, devletimiz Allah razı olsun. Biraz evvel bahsettiğim gibi devlet depremde yaralarımızı sarmaya çalıştı. Ama halen Sivrice’nin (2021 depreminden bahsediyorum) girilmemiş köyleri var. Daha Maden ilçesinin TOKİ’leri yeni başlayacak. Aradan 3 yıl geçmiş. Ondan sonra Elazığ’ı Malatya ile niye kıyaslıyorsun diyorlar. Oradaki de milletvekili, buradaki de milletvekili, oradaki de MKYK üyesi, buradaki de MKYK üyesi. Yani kiminle kıyaslayacağız o zaman. Malatya’da çok hızlı hareket ediyorlar. Köylere yapılan deprem evleri bitti.  Elazığ’da 3 yıl geçmiş daha başlatamamışız. Yani bunu şunun için söylüyorum; iktidar buraya oy deposu gözüyle bakıyor ama karşılığında buraya yeterli hizmeti, planlı hizmeti, liyakatlı ve ehliyetli bürokrat hizmetini sağlayamıyor.

Niye sağlayamıyor? Onu da siyasetçi arkadaşlarımızın bu tavrından dolayı halkımız çok iyi biliyor. İnşallah halkımız gereken cevabı sandıkta verecektir.

YENİDEN REFAH İKTİDARINDA İLK 100 GÜN YAPTIK, YİNE YAPARIZ!

Biz Yeniden Refah Partisi olarak 2 yıldır çok ciddi bir çalışma yapıyoruz. Nedir yaptığımız bu çalışma

1- Adım adım bütün sorunları ile tahlil ediyoruz buna Elazığ ilimiz de dahil. Biraz sonra genele gireceğim.

2- Türkiye’nin 81 vilayeti için 634 milli görüş projesi adı altında projelerimizi hazırladık.

3- İlk 100 günde geldiğimizde bu memlekete neler yapacağız. Yerel değil Türkiye genelini söylüyorum. Bu projelerimizi Ar-Ge birimleri ile beraber yereldeki teşkilatlarımızla birlikte çok  teferruatlı olarak hazırladık. Bugün bu iktidar “Alın bu işi siz yapın” dediğinde yada milletimiz bu işin sandıkta bize görevini verdiği takdirde, yarın bu işin neresinden başlayacağımızı hangi hizmetleri yapacağımızı, kiminle, nerede yapacağımızı, bakın altını çizerek ifade ediyorum kimlerle yapacağımızı şimdiden tespit etmiş durumdayız.

TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN BİR EKONOMİ MODELİ

Hiçbir siyasi mülahazaya girmeden şu anda bizim bu Elazığ’da şu kurumda şu arkadaş daha iyi yapar, hiçbir akrabalık bağı yok, başka bir bağ yok, hatta o arkadaşımızın sosyal demokrat olduğunu bilerek söylüyorum dahi belirledik.  Niye belirledik? Çünkü siyasette hizmet makamına geldiğinizde kaybedecek zamanınız yoktur. Hatta şunu samimiyetle söylüyorum, bizim hazırladığımız bu projeleri sayın bakanlarımıza sayın   cumhurbaşkanımıza da gönderdik. “Siz yapın” dedik. Yapabilecekler mi yapamayacaklar mı? Yapamayacaklar.  Çünkü; siyasette de, ekonomide de, anlayışları farklı. Ekonomideki anlayışları; tamamen beton ekonomisi. Üreten değil, sürekli tüketen bir ekonomi. Ve tamamıyla faiz ekonomisi ile sistemi oluşturmaya çalışıyorlar Ama biz gelince ne yapacağız? Bakın biraz evvel söyledim üreten sistemi devreye sokacağız. 81 vilayette 634 projeyi hayata geçireceğiz.  Ve bunu tamamıyla devlet kaynakları ile yapacağız.

“Bu devlet kaynaklarını nerede bulabileceksiniz?” diye bir soru sorabilirsiniz. Biz ilk 100 günde 150 milyar dolar kaynağı bakın altını çizerek söylüyorum 150 milyar dolar kaynağı nereden bulacağımızı hazırladık ve sayın bakanlara da gönderdik. “Siz bunu yapın, şuraya şunu yapın” dedik.   En basitini söylüyorum şu anda Türkiye’nin en büyük sıkıntısı nedir? Biliyorsunuz enerji. Enerjide çok ciddi bir şekilde dışa bağımlılık var. Sadece Türkiye için bir örnek olsun diye söylüyorum. Türkiye’nin şu an yıllık tüketimi 110.000 megavat saat. Biz şimdi diyoruz ki biz gelirsek Türkiye’nin 380 bin megavat güneş enerjisi potansiyeli var. 380.000 MB güneş enerjisi. Hiçbir masrafa gerek yok sadece panelleri diz bırak. Elazığ bu açıdan çok önemli bir yere sahip. Biz bununla kendi enerjimizi üreteceğiz.

YENİDEN REFAH İKTADIRNDA ELAZIĞ’DA ÇELİK KROM FABRİKASINI HAYATA GEÇİRECEĞİZ

Size bir örnek daha vereyim. Devlet Planlama Teşkilatı Ferrokrom yapılırken, Ferrokromun ikinci aşaması olarak; Çelik krom fabrikasını bölge için öngörmüş. Projelendirmiş. Biz gelince ne yapacağız.  Çelik kurum fabrikasını yapacağız. 5 milyar TL’lik bir bütçe ile yapacağız. Nerede yapacağız bunu? Alacakaya ile Maden arasındaki bölgede yapacağız. Çünkü; Çelik kurum üretiminin yüzde 65’i krom. Bakır var, demir var, katkı olarak bölgede zaten bunların hepsi var. Yerinde yapacağız bu çalışmayı. Şimdi yerinde yapacağımız bu çalışma ile 3.500 kişiye istihdam imkanı sağlamış olacağız.

Başka bir şey daha söyleyeceğim bununla ilgili. Bunların hepsi hazır. Türkiye çelik krom üretimi ile yaklaşık olarak yurt dışına 10 Milyar dolarlık bir para harcıyor. Biz bu proje ile bunu kendimiz yurt içinde üreteceğimiz için10 Milyor Dolarlık paranın  yurt dışına gitmesini önlemiş olacağız.

Kaldı ki bir sonraki aşamayı daha söyleyeyim. Biz bölge ülkelerine bunu ithal- ihraç etmek suretiyle 10 milyar dolarlık da Türkiye’ye ihracat bedeli sağlamış olacağız. Yuvarlak hesap olarak Türkiye’de 20 milyar dolarlık bir projeden bahsediyoruz.

YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜNÜ KURACAĞIZ

Böyle projeleri hayata geçireceğiz. Bu sulama sistemleri vesaire Güneş enerji sistemleri bunların hepsi var. Elazığ için bir projemizden daha bahsedelim. Harput Yüksek Teknoloji Enstitüsünü oluşturacağız. Nerede yapacağız bu projemizi. Çayda çırada bulunan İpek yolu dediğimiz bölgede. Orada silikon vadisini, yüksek teknoloji enstitüsü derken; üretecek birimler oluşturacağız.  Orayı Harput Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak hazırlayacağız, silikon vadisini kuracağız. Teknolojiyi, yüksek teknolojiyi üreteceğiz burada. Hatta şu an o işin başına getireceğimiz hocamızı bile belirledik. Elazığ’da gerçekten kıymeti bilinmeyen, çok büyük projelere, hatta  AK partili olduğunu bildiğimiz kardeşimizi bu işin başına getireceğiz. Bizim için liyakat çok önemli. Elazığ’a ve ülkemize yapacağı hizmeti, katkısı ve alanında uzman olması önemli.

Biz bu tür projelerle, sahayı da bölgeyi de, Türkiye’yi de kalkındırabiliriz. Kalkındırıacağız da inşallah.

DENK BÜTÇE ÇOK ÖNEMLİ

Daha önce bahsettiğim işte sayın Milletvekili Metin Bulut’un 2021’de açıkladığı “Biz 520 milyon TL hazırladık Uluova sulama sistemlerini devreye sokacağız” dedikten sonraki süreçte bugünlere gelirsek, ne yaptıkları belli. Biz bunları yapacağız ve hem de hızlı bir şekilde yapacağız. Nereden yapacağız? Denk bütçe ile yapacağız. Yani kurumların faiz ödemesinin önüne geçeceğiz. Kurumların ortak bütçesi olan ve rahmetlik hocamızın 1997 yılında yaptığı denk bütçe modeli ile yapacağız.

VATANDAŞA, MEMURA, İŞÇİYE, EMEKLİYE YÜZDE 150 VERECEĞİZ

Vatandaşa, memura, emekliye, işçiye yüzde yüz 150 vereceğiz. Bunu ilan ediyoruz. Nereden vereceğiz? Birilerine gönderdiğimiz paradan vereceğiz. Birilerine şu an pompalanıyor ya biraz evvel size bir örnek söyledim Elazığ’a depremde 15 milyar TL gelen bir para var karşılığında 5 milyar TL’lik bir iş yapılmış. Aradaki 10 milyar TL kimin cebine girmiş? Birilerinin cebine girmiş. Biz birilerinin cebine değil, vatandaşın cebine koyacağız o parayı. Üreticiye, tarıma vereceğiz. Bakın şu an tarımda ithalat yapıyoruz. Buğdayı ithal ediyoruz. Zamanı dahi ithal ediyoruz. Biz o ithalle dolar bazlı harcadığımız dışarıya verdiğimiz parayı kendi çiftçimize vereceğiz. Şimdi çiftçimiz taban fiyatı 10 lira değil de, 20 lira olsa üretim yapmaz mı? Şu an çiftçimiz zarar ediyor. Çünkü çiftçimiz; mazotta, gübrede, ilaçta ve işçilikte zarar ediyor. 10 TL taban fiyat verilen buğdaya 20-30 TL verdiğinizde çiftçi zarar etmez. Eker, biçer ve emeğinin karşılığı olarak üretir. Üretince de Türkiye’nin ciddi manada üretim potansiyeli artar.

Size yine basit bir örnek vereyim. Yine hocamın döneminde şeker kamışı ithalatı yapılıyor.  Şeker kamışı ithalatı yapıldığında, Kıymetli Hocamız: “Ne oluyor kardeşim şeker pancarımız var. Siz niye bunu niye bunun ithalatını yapıyorsunuz?” “İşte yetişmiyor” deniliyor. Kıymetli Rahmetli Hocamız Şeker pancarının taban fiyatın o zamanki rakamlarla tam dört kat artırın diyor. Taban fiyat artırılınca ertesi yıl hemen, bir yıl sonrasında şeker fabrikaları ihracata başlıyor.

İTHALATA DAYALI BİR EKONOMİK MODELİNİ ZATEN BENİMSEMİYORUZ

At sahibine göre kişner. Böyle bir anlayışla biz yönetim modeli geliştirmeye gayret ediyoruz. Yoksa bu arkadaşların yaptıkları gibi tamamıyla, faize, ithalata, diğer hususlara dayalı bir ekonomik modelini zaten biz benimsemiyoruz.

Şu an işte biz şu kadar ihraç ettik diyorlar. O ihraç ettikleri 150 Milyon dolar diye düşünürsek şu an bütçe yıllık olarak 50 Milyon Dolar açık veriyor. Niye ithalat-ihracat dengesiz diye. Senin ihracat ettiğim dediğin ürünlerin yarı işlenmiş mamullerini ithal etmek zorunda kalıyorsun. İthal ettiğin ürüne para veriyorsun. 100 TL’lik ihracat yapıyorsan 80-90 Tl zaten o mamulü de ithal ediyorsun. Biz onları da yurt içinde üreteceğiz.

Türkiye bunu üretebilir mi? Evet üretebilir. Üretecek bir potansiyeli var mı? Evet var. Yer altı yer üstü zenginlikleri buna müsait mi? Evet müsait. Beyin gücü buna müsait mi? Evet müsait. Bütün bunlar müsait olduğunda yani un var, şeker var, yağ var helvayı yapacak ta biziz inşallah.  Biz Elazığ’ın hakettiği imkanları sağlamak için  yola çıktık. İnşallah bunu da sağlayacağız.  Teşekkür ediyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve elazigbulten.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.