"20 Kasım Çocuk Hakları Günü"
SOKAK ÇOCUĞU
Sokak çocuğuyum, dışlanmışım hep sen de yüz çevirme! Feleğin sillesini yemişim doğduğum andan itibaren, kaderin cilvesi olmuşum. Kimse el uzatmaz bana, saçımı okşayıp destek olmaz.
Bu benim suçum değil işte! Sahipsiz olmam benim suçum değil, yalnız konmam benim hatam değil, bir başına bırakılmam benin kabahatim değil işte! Ana yok, derdime yanan yok. Baba yok, arka çıkan yok. Dışlayan çok, iten, döven, söven...
Sokak çocuğuyum işte, tarafım yani. Rengim, kokum belli. İşaret parmakları hep bana dönük “Onlardan uzak durun.” diye. Bir tetikmiş gibi gelir o parmaklar, bir tehdit, bir teşhis… Azılı bir katil, caninin teki, eşkıyadan beter, belki de teröristmişim gibi. Oysa insanım ben de sizin gibi. Et ve kemikten müteşekkil, birazcık da ruh katılmış ama hep çaresiz, yalnız ve sefil... Hep anasız, babasız,eşsiz ve dostsuz…
Yani şimdi ben kötüyüm, uzak durulması icap eden, dışlanması elzem olan, kapının önüne konulması icap eden, sövülen, dövülen. Oysa insanım, insan... Benim de kanım kaynar, isteklerim olur, benim de iştahımı çeker şöyle üç top dondurma, spor yapmak müzik dinlemek isterim; benim de yatağım olsun şöyle rahatça.
Bu benim suçumya da hatam değil! Süslü köpekler görüyorum süslü insanların elinde. Onlar kadar şanslı değilim işte. Kediler görüyorum besili mi besili, semiz mi semiz, tavlı mı tavlı… Kuşlar görüyorum tel kafeslerin içinde, yemleri var, suları tertemiz. Balıklar görüyorum akvaryumların içinde, kıymetleri zirvede. İçim geçiyor; onlar kadar bahtiyar ve ilgiye mazhar değilim. Onlar kadar temiz değilim işte! Elbet onların da hakkı ama benim de hakkım o kadar ilgi, sevgi ve şefkat!
Ben insanım ama! Kemiğimin üzerinde incecik bir zar gibi etim var, saysanız kaburgalarım sayılır. Açlıktan bimecal düşüyorum, gözlerim hep kararıyor, ellerim titriyor. Susuyor, acıkıyor, üşüyor ve en mühimi kokuyorum bu halimden! Ben kendi halimden korkuyorum el niye benden korkmasın?
“Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında” en sevdiğim şiir Necip Fazıl’dan. Cahil değilim yani bilin istedim. Bütün sokaklarda ayak izlerim var, artık hatırlamıyorum isimlerini sokakların. Hepsine kokum sinmiş, hepsinde ayak izlerim var, resmim... Hepsinde ağlamışlığım yaş üstüne yaş, üşümüşlüğüm zangır zangır, kanamışlığım var taş üstüne taş!
Polis, kimliğimi soruyor; tuhaf tuhaf bakıyorum. "Polis Amca, benim kimliğim yok" diyorum. Bu kez o tuhaf tuhaf bakıyor yüzüme. Kimliksiz, anasız, babasız, kütüksüz ve hükümsüzüm bu toplumda. Arayanım, soranım hiç yok! Düşün beni insanlıktan, çağdaşlıktan. Düşün beni her şeyden; aşktan, meşkten, muhabbetten, sevgiden, saygıdan. "Polis Amca, kimliğim yok benim işte!"
Millete bir ay ramazan, bize yılın on iki ayı ramazan! Bulabildiğimiz bir öğün, o da kuru bir parça ekmek varsa yanında suyumuz. Halimize çok şükür yine, onu bulamayanları da biliyorum. Bayram geliyormuş kan damlayacak yine yüreğimize. Bayram gelmiş neyimize? Şekerimiz olmadı, yeni potinlerimiz yok, üstümüz başımız uygun değil hem, harçlık o da neyin nesi?
Sokak çocuğuyum. Herkesin nefretle baktığı, korkuyla nazar kıldığıyım. Hissedebiliyorum bu bakışlardaki manayı, utanıyorum o zaman, yerin dibine batıyorum. Siz görmüyorsunuz tabii, nefret kalbinizin üstüne çekilmiş bir kalın perde gibi duruyor. Oysa seviyorum yaşamayı, hele insanları… Ele güne muhtaç olmadan kendi yağımda kavrulup pişmeyi. Bir mesleğim olsa iyi olurdu, balık tutmasını öğrenebilsem… Çöpleri karıştırmaktan, artıkları aramaktan, yenmiş olanı yemekten usandım artık. Çürümüş olanın çürük tarafını ayıklamaktan, bozulmuş olanın bozuk tarafını kesip atmaktan bıktım artık. İnsanlık çürümüş, bozulmuş, ölmüş.
Sokak çocuğuyum; anam yok, babam. Kimim bilmiyorum; ırk, din, dil hikâye... İnsan olduğumu biliyorum bu yeterli. Irkını, dinini, dilini bilip de insanlığını unutan nicesini gördüm, her şey hikâye!
Sokak çocuğuyum!
Sokak çocuğuyum, bu benim suçum değil işte!