Sansür

Dezenformasyonla mücadele düzenlemesi olarak bilinen Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Gazetecilik meslek örgütlerinin ‘sansür yasası’ adını verdiği yasaya göre, halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak.

Bu yasayla birlikte haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve iletişim alanında hayatımız kökten değişecek.

Enflasyon Araştırma Grubu uzmanları enflasyon verilerini açıkladığı için hapis cezasıyla yargılanabilecek. Yani TÜİK enflasyon %83,45 diyorsa ve siz sosyal medyada ne 83’ü enflasyon %100’den fazla dediğinizde yahut ENAG verisini retweet yaptığınızda özgürlüğünüzden olabileceksiniz.

Beklenen İstanbul depremi, 128 milyar doların akıbeti, askeri harekatlardaki gelişmeler ve daha nicelerini haberleştirmek savcıların yorumlarıyla suç kapsamına girebilecek. Sedat Peker’in itiraflarını haberleştirenler, “burada suç var, savcılar nerede” diyenler, soluğu kendisi savcının karşısındayken alabilecek. Suçun kapsamına da bilginin doğru ya da yalan olduğuna da savcılar, hakimler ve haberin konusu olanlar karar verecek.

Orman yangınları sürecinde #HelpTurkey adıyla açılan hastagler de ‘halkta paniğe yol açacağı’ düşüncesiyle suç konusu sayılabilecek. Uçaklar yerde yatarken, yangınlar Akdeniz ormanlarını yok ederken sesini çıkaran kendisi yanacak. Üstelik hukukçulara göre bu etiketlerin toplu olarak paylaşılması nedeniyle ‘örgütlü suç’ da sayılabilecek.

Bizler eğer yasaların ve yasakların hakkaniyetle uygulanacağına inansaydık bu yasa için sansür yasası demezdik elbet. Sorun şu ki neyin halkı paniğe sürükleyeceği, neyin yanıltıcı bilgi olduğu bundan sonra sadece iktidarın tekelinde olacak. Daha önceki çok örnekte de olduğu gibi bu kurallar sadece muhalifler için uygulanacaktır. Yüksek mevkideki birilerinin alenen yalan bilgiyi her ortamda söylemeleri, halkı yanıltmaları bundan önce olduğu gibi yine olacak ve tabii ki cezasız da kalacaktır. Hem kimi kime şikayet edeceğiz?

Özellikle muhafazakar kesimde yaygın bir kanaat vardı "sanki 90'larda çok mu iyiydik" diye. Bu aslında bir kendini kandırmaca. Evet, o zaman da çok iyi değildik ama emin olun 28 Şubat'ın yaşandığı 1997 yılında bile basın bugünkünden daha özgürdü, yargı bugünkünden daha bağımsızdı.

Ülkede bugünkü otoriterlik seviyesi ancak 1960 ve 80 askeri yönetim dönemleriyle kıyas edilebilir. Muhtıra dönemlerinde bile durum bugünkünden iyiydi. Türkiye'de demokrasi ve özgürlükler 2002-12 arasında gerçekten de 90'lardan daha ileriydi. Ama 2012-13'te itibaren farklı biçimde 90'lar seviyelerine tekrar dönüldü. 2016-17'den itibaren ise onun da çok daha gerisine düştük ve bu yasa ile de zirveye çıkmış oldu.