Kış kapıya dayandı. Sokaklarda keskin bir rüzgâr, pencerelerde buğu, dolaplarda kalın kazaklar… Mevsimin tüm belirtileri kendini gösterdi. Ama kışla birlikte sadece hava soğumadı; insanların içini de bir telaş sardı: doğalgaz faturaları.
Her yıl aynı tablo… Hava bir anda soğur, kombi düğmesine bakakalan milyonlarca insan olur. Açsak dert, kapatsak dert. Geceleri battaniyeye sarılıp oturmak artık romantik bir tercih değil; ekonomik bir zorunluluk hâline geldi. “Bir derece daha kısalım” cümlesi, ülkenin en çok duyulan kış sloganı olabilir.
Evde herkesin gizli bir taktiği var. Kimisi kombiyi açıp ev ısınınca kapatıyor, kimisi gündüz tamamen kapatıp sadece akşamları çalıştırıyor. Öğrenciler için durum daha da komik: Ev buz gibi ama faturayı görünce sıcak basıyor. Bir kalem, bir defter, bir çorba… Hepsinin fiyatı ateş pahası.
Kışın gelişiyle market rafları da zamlanıyor. Çay, şeker, ekmek… Hepsi ayrı bir hikâye. Bir de bunlara elektrik, su, internet derken, kış artık meteorolojik bir mevsim değil; ekonomik bir mücadele.
Ama yine de insan bu ülkenin dayanışma hâline hayran kalıyor. Komşunun gönderdiği sıcak çorba, annenin “üşüyorsan gel burada kal” demesi, otobüste cam kenarını üşümesin diye başkasına veren bir genç… Kışın soğuğunu biraz da bu küçük sıcaklıklar hafifletiyor zaten.
Kış geldi, evet. Rüzgâr sert, hava ayaz olabilir. Ama içimizdeki dayanışma, güldüğümüz anlar, sıcacık bir fincan çay hâlâ var. Belki faturalar yüksek, doğalgaz pahalı… Ama üşüsek de birlikte üşüyoruz, ısınıyorsak da birlikte.
Soğuklar her zaman geçer. Geride kalan ise paylaşılan sıcaklıktır.