Bazı anlar vardır ki yaşananları açıklamaya kelimeler yetmez. Bazı kararlar vardır ki sadece bir kulübü değil, bir şehrin tamamını yaralar. Ve bazı kararlar, sadece adaleti değil, vicdanı da sorgulatır.
Elazığspor ile vanspor arasında oynanan mücadele, saha dışında verilen bir kararla tarihe geçti. Hakemin kafasına atılan yabancı madde sonrası müsabakanın tatil edilmesi, ardından Elazığspor’a hükmen mağlubiyet kararı verilmesi, yüzeyde sadece bir disiplin uygulaması gibi görünse de alt metninde çok daha büyük bir adaletsizlik taşımaktadır. Hiç kimse şiddeti savunmaz, savunmamalıdır da. Sporun özünde centilmenlik, rekabet ve saygı vardır. Ancak bu olayda asıl mesele; yaşanan hadisenin algı operasyonlarıyla büyütülmesi, tek taraflı değerlendirilmesi ve vansporun kendi sahasında oyuncularımıza ve yöneticilere karşı yapılan benzer olaylar karşısında gösterilmeyen hassasiyetin bu kez çok daha hızlı ve sert bir şekilde hayata geçirilmesidir. O gün sahada yaşananlar kadar, sahadan sonra yapılanlar da dikkat çekiciydi. vanspor yönetimi ve bazı isimler, olayın hemen ardından organize bir şekilde sosyal medya üzerinden “linç” kampanyasına girişti. Henüz maçın yankısı tribünlerde bile sönmemişken, dakikalar içinde ekranlar, platformlar, yorumlarla doldu taştı. Elazığspor’u, Elazığ şehrini ve hatta Elazığlı taraftarı topyekün hedef gösteren, kamuoyunu yönlendiren paylaşımlar yapıldı.
Bu sezon da benzer tablolar başka şehirlerde de görüldü. Ama oralarda gösterilen ‘hoşgörü’, nedense Elazığ’a gelince “sert yaptırım” haline dönüştü.
Neden?
Çünkü bu defa olay sadece saha içinde kalmadı, dışarıda da algı ile şekillendirildi. Görüntüler kırpıldı, ifadeler sertleştirildi, durum dramatize edildi. Ve belki de en acı olanı; bir şehrin, yıllardır ayakta durmaya çalışan bir kulüp üzerinden koca bir karalama kampanyası başlatıldı.
Elazığspor’un ceza alması, kural gereği olabilir. Ama mesele sadece kural değil, uygulamadaki eşitsizliktir. Bir kulübün, bir camianın, bir şehrin bütün itibarı; bir olay üzerinden bu kadar kolay yıpratılmamalıydı. Hakem yaralandı, bu ciddidir. Ve hiç bir zaman tasvip edilmeyecek bir davranıştır. Yönetim de taraftar da yapılana karşı tepkisini koymuştur. Ama Elazığspor hükmen mağlubiyetle cezalandırılırken, aynı tablolar farklı yerlerde “sükunet” çağrısıyla geçiştirildi.
Bu adalet midir?
Hayır. Bu tam anlamıyla çifte standarttır. Ve ne yazık ki adaletli davranılmayarak tepkilere göre yön değiştiren sonuçlar çıkmıştır.
Aynı suça farklı cezalar, aynı duruma farklı kararlar veriliyorsa; orada futbol yoktur, orada adalet hiç yoktur.
Alınan bu kararlarla sadece Elazığspor’a değil, Türk futbolunun inandırıcılığına da büyük zarar vermiştir. Bu karar; taraftarı susturur, kulübü köşeye iter, camiayı yorar zannedenlere inat bu şehir bunu unutmaz, bu takım onurunu gölgeletmez.
Ama hikâye burada bitmedi. Asıl çifte standart tam da burada daha da görünür hâle geldi. Batman Petrolspor ile vanspor arasında oynanan final karşılaşmasında da hakemin kafasına yabancı madde atıldı. Evet, yanlış duymadınız. Aynı eylem, aynı sonuç: hakemin yaralanması! Ama bu kez karar ne oldu?
Hiçbir şey!
Çünkü taraf bu kez vanspor’du! Çünkü bu kez gözler kör, kulaklar sağırdı. Oysa Elazığ’da yaşanan olayda ortalık ayağa kaldırılmıştı. Herkes “vah vah” diyerek ekranlara çıkmış, spor programlarında dakikalarca “infial” diye yayınlanmıştı.
Peki şimdi?
Sessizlik… Derin, hesaplı, kurgulu bir sessizlik...
Bu bir “tesadüf” olabilir mi? Yoksa bu ülkede bazı kulüplerin “gözetildiği”, bazı takımların ise sistematik şekilde “biçildiği” bir düzen mi kurulmak isteniyor? Bu sorunun cevabı artık saklanamıyor. vanspor’un gösteri yaparcasına üst lige taşınması için yapılanlar sadece sahada bitmedi. HTSpor gibi ulusal medya kanalında, canlı yayınlar sırasında Elazığ hakkında yapılan küçültücü ifadeler, açıkça yayınlandı, hiçbir kanal sorumlusu müdahale etmedi. Koca bir şehre ekran başında hakaret edildi
Peki ne yapıldı?
Yine suskunluk. Yine yokmuş gibi davranıldı.
Bu suskunluk bir adaletsizliğin göstergesidir. Çünkü bir kurum bu kadar çok çifte standardı, bu kadar üst üste ve bu kadar aleni biçimde uyguluyorsa, orada kasıt vardır. Tarafsız olması gerekenler bir kulübü göklere çıkarmak, diğerini ise ayaklar altına almaya çalışıyorsa orada adalet değil, tiyatro vardır.
Elazığspor’un kaderiyle oynayanlar bilsin ki bu şehir asla unutmaz. Bugün sustuk sananlar, yarın Elazığspor’un yükselişini duyacak görecek. Artık mesele bir maç değil, bir takım değil… Mesele onur, mesele eşitlik, mesele adalet!
Bugün bu düzeni alkışlayanlar, yarın aynı düzenin kurbanı olacaklar. Ve Elazığspor, bugün kaybediyor gibi görünse de aslında duruşuyla tarih yazıyor.
Elazığspor, tüm adaletsizliğe rağmen, adaletin, emeğin ve mücadelenin yanında olmaya devam edecektir.
Unutmayalım bazen kaybetmek, eğilmeden dik durmaktır...