Bazı şeyler vardır ki, görmemek için özel bir çaba gerekir. Birileri emek verir, uğraşır, gecesini gündüzüne katar; ama öyleleri çıkar ki, bakar ama görmez, görse de görmezden gelir. Çünkü mesele yapılan değildir, yapan kimse odur.
Zaman değişiyor, şartlar yenileniyor; ama bazı cümleler hiç değişmiyor:”Yetersiz”, “gösteriş”, “boş iş”...
Peki bu sözlerin ardında gerçekten bir endişe mi var, yoksa alışılmış bir reddediş mi?Olgunluk bazen susmakla başlar. Gölge hep ışığı kovalar, tıpkı boş sözlerin başarıyı gölgelemeye çalıştığı gibi. Ama bilinmelidir ki, hak edene alkış tutmak, güçsüzlük değil adalettir.
Bir bütünü büyüten sadece yapılanlar değil, takdir eden gözlerdir. Küçümseyen sözler çoğu zaman geçmişin suskunluğunu, bugünün inkarını taşır. Eleştiri elbette olmalı, ama eleştiri; iyi niyetle, bilgiyle, yapıcı bir yürekle yapılır. Her adımda kusur aramak, gelişimi değil, duraksamayı getirir. Çünkü gözü hep karanlığa odaklanan, gün doğduğunda bile fark etmez.
Belki sorun yapılanlarda değil, bakışlarda, gerçekleri görmekte, adil olmaya cesaret etmekte. Ve belki de en büyük eksiklik; güzellikleri zamanında takdir etmemekte…
İşin özü;
“Bakan çok, gören az...”
Dünü unutmadan, yarına umutla…