Son günlerde herkesin dilinde aynı soru var: “Altın nereye kadar yükselecek?” Çeyrek altının düğün davetiyesinden daha pahalı hale geldiği bu günlerde, yatırımcısından ev hanımına, öğrencisinden emekliye kadar herkes altın fiyatlarını takip ediyor.
Peki bu yükselişin sebebi ne? Öncelikle küresel ekonomideki dalgalanmalar, dolar kurundaki artış ve enflasyon, altını bir güvenli liman hâline getiriyor. Jeopolitik riskler arttıkça yatırımcılar altına yöneliyor. Türkiye’de ise durum daha da ilginç. Altın, sadece bir yatırım aracı değil; düğünlerin, nişanların, hatta bayram ziyaretlerinin bir parçası. Bir gelinin bilezikleri artık servet değerinde, damatlar için ise tam bir kabus.
Ancak mesele sadece ekonomi değil. Altın fiyatlarındaki artış, toplumun psikolojisini de etkiliyor. Birikim yapmak isteyen orta sınıf için umutlar azalıyor. Bir zamanlar “üç beş gram altınla” gelecek planları yapılırken, bugün bir gram altın bile cep yakıyor. Bu durum, yatırım alışkanlıklarını değiştiriyor; insanlar artık “nasıl daha çok kazanırım” değil, “nasıl zarar etmem” derdinde.
Altın yükselmeye devam edecek mi? Kimse kesin konuşamıyor. Ama bir gerçek var: Ekonomi ne kadar dalgalanırsa dalgalansın, bizim altına olan ilgimiz hiç bitmiyor. Çünkü bu ülkede altın sadece bir maden değil; kültürün, güvenin ve biraz da prestijin simgesi. Ama fiyatlar böyle artarsa, düğünlerde altın takma geleneği, tarihe karışabilir.