AVUKAT SÖNMEZ: "ANAYASAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN GEREKÇE ÜRETİYORLAR"
Avukat, Hukuk Doktoru, Yazar İrfan Sönmez, iktidarın uzun zamandan beri Anayasa Mahkemesi ile sıkıntılarının olduğunun bilindiğini, son günlerde gündemi meşgul eden AYM ve Yargıtay çekişmesi’nin bir takım gerekçeler üreterek anayasayı değiştirmek maksadıyla üretilmiş yapay bir kriz olduğunu belirtti.
Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’de insan hakları denetimi yapan, mahkemelerin verdiği kararın doğruluğunu-yanlışlığını tartışmayan; sadece hak ihlali varsa duruşmalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin içtihatlarına uymayan bir takım yönler varsa bundan açısından bir denetim yaptığını ve bu denetim yapıldıktan sonra eğer yargılanma esnasında adil yargılanma hakkı çiğnemmişse bununla ilgili bir karar verdiğini belirten Sönmez: “2012 yılında bugünkü hükümetin getirdiği bir düzenleme ile vatandaşlarımızın Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat etme hakkı verilmiştir. Fakat aradan 10 sene geçtikten sonra aynı hükümet, aynı yönetim o dönemde başbakan, sayın cumhurbaşkanı kendi yaptıkları düzenlemeden şikâyet etmeye başlamışlardır.
GENELLİKLE BASKICI YÖNETİCİLER, OTOKRATLAR KENDİLERİNİ DENETLEYECEK BİR MAHKEME İSTEMEZLER, BUNDAN RAHATSIZ OLURLAR.
Adalet ve Kalkınma Partisi 2010 yılından itibaren derece derece, yavaş yavaş gittikçe otokratlaşmış, gittikçe demokrasiden uzaklaşmıştır. Gittikçe demokratik bir yönetimden tek adam yönetimine doğru evrilmiştir. Evrildikçede hükümeti denetleyen mekanizmalardan rahatsız olmaya başlamışlardır. Dünyanın her yerinde demokrasilerin en önemli rükünlerinden bir tanesi kuvvetler ayrılığıdır. Yani yetkili kuvvetler arasında paylaştırılmasıdır. Yargının, siyasetiz denetlemesidir. Yaptığı yanlış işlere dur diyebilmesidir. Genellikle baskıcı yöneticiler, otokratlar kendilerini denetleyecek bir mahkeme istemezler, bundan rahatsız olurlar.
Mesela 1970'li yıllarda Arjantin'de Peron iktidara gelmiştir. Geldikten sonra bakmıştır Yüksek Mahkeme’den 7 üyeden 4 tanesi kendisine karşıdır. Onları oradan uzaklaştırmadan, Yüksek Mahkemeyi ele geçiremeyeceğini düşünerek önce bu yargıçlara ‘istifa edin’ demiştir. Onlar istifa etmemişlerdir. Arkasında tıpkı Türkiye'de olduğu gibi onlar hakkında suç duyurusunda bulunarak, onları suçlayarak, onların akçalı işlere karıştığı yönünde bir takım ithamlar ortaya atarak bu yargıçları hırpalamışlar bu yargıçlar istifa ettirilmiş, yerine 4 tane yeni üye Yüksek Mahkemeyi ele geçirdikten sonra Arjantin’i tam bir diktatör gibi yönetmiştir.
MEVCUT ANAYASANIN % 75’İ BU HÜKÜMET TARAFINDAN DEĞİTİRİLMİŞTİR
Şimdi Türkiye'de yapılmak istenen de budur. Anayasanın 153. maddesine göre Anayasa mahkemesinin kararları hem idari mercileri, yöneticileri hem de tüm mahkemeler açısından bağlayıcıdır: Bir kararı beğenmeyebilirsiniz. Yani Anayasa Mahkemesi bir karar verdiği zaman siz bu vatandaşı yanlış mahkum etmişsiniz bunu beraat ettirin demiyor. Karar verirken şu noktalarda bir hak ihlali var, bunu izale edin diyor. Sizin yaptığınız yargılamaya, verdiğiniz cezaya müdahale etmiyor. Kanunları doğru uygulamış mısınız uygulamamış mısınız buna bakıyor. Yine anayasanın 90 maddesine göre usulüne göre yürürlüğe girmiş uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir ve onların aleyhine Anayasaya aykırılık iddia edilemez.
Bu şu demektir normalde kanunların aleyhine anayasaya aykırılık iddiasında bulunabilir, Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilirsiniz. Ama uluslararası anlaşmalar için başvuramazsınız. Bu uluslararası anlaşmaların kanundan daha üstün olduğunu neredeyse bir anayasa hükmünde olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla burada Yargıtay 3 Ceza Dairesi’nin yaptığı işlem Anayasaya aykırıdır. Anayasayı kabul etmediklerini ortaya koymuşlardır ve arkasından da Türkiye Büyük Millet Meclisine toplanıp ‘bu vatandaşın milletvekilliğini düşürün’ demişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde de emir vermişlerdir. Kendilerini o konumda görmüşlerdir. Sayın Cumhurbaşkanı da Özbekistan dönüşü Ceza Dairesi’nin verdiği bu karara sahip çıkmıştır. Bu kararın bir kenara itilip atılamayacağını söylemiştir. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı genel seçimlerden itibaren anayasanın değiştirilmesi gerektiğini söylemektedir. Bu anayasanın %75'i Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından zaten değiştirilmiştir. Bu anayasa artık darbe anayasası değildir. Bu anayasa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Sayın Tayyip Erdoğan'ın isteklerine taleplerine göre tanzim edilmiş bir anayasadır.
AMAÇ, TÜRK VATANDAŞLIĞINI YOK ETMEK
Değişmeyen maddeler: 1-Türkiye'nin dili, 2- Bayrağı, 3-Birliği, 4- Üniter Yapısıdır. Yani Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada; ‘milletin çeşitliliğini, zenginliğini anayasaya yansıtacağız’ demiştir. Bu şu demektir; artık Türk vatandaşlığını yok edeceğiz, Türkiye'nin bir kabileler federasyonu olduğunu ortaya koyacağız. Anayasa’da Türklük diye bir şey bırakmayacağız ve her dilde bundan sonra eğitim yapılacak. Bir ile gideceksiniz bütün tabelalar Kürtçe, başka bir ile gideceksiniz Zaza’ca. Başka bir ile gideceksiniz Lazca. Kendi vatanınızda, kendi öz yurdunuzda bazı şehirlere giderken yabancılık hissedeceksiniz.
ANAYASAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN ÜRETİLMİŞ YAPAY BİR KRİZDİR
Bu doğru bir şey değil. 3 Ceza Dairesi’nin bunu kendi insiyatifi, ile kendi kararıyla yaptığını düşünmüyorum. Bilinçli olarak bir kriz oluşturmuşlardır. Vatandaşlara ‘bakın mevcut anayasa krizlere sebebiyet veriyor, mahkemeler arasında çatışmalara sebebiyet veriyor’ diyerek bir takım bahaneler, bir takım gerekçeler üreterek anayasayı değiştirmek maksadıyla üretilmiş yapay bir krizdir. Bu tamamen suni bir krizdir. Ve Türkiye'yi daha kötüye götürecek düzenlemeleri gerçekleştirebilmek için maksadıyla yapılmış bir şeydir. Bunu kabullenebilmek mümkün değildir.
Devlet Bahçeli yaptığı grup toplantısında Anayasa Mahkemesinin kapatılması gerektiğini söyledi. Yani artık vatandaşa şunu söylemek istiyorlar. ‘Size baskı yapıldığı zaman, işkence gördüğünüz zaman, haklarınız ihlal edildiği zaman, devlet malınıza mülkünüze el koyduğu zaman haksız bir şekilde başvuracağınız hiçbir merci, başvuracağınız hiçbir mahkeme kalmayacaktır.’ Halbuki Sayın Bahçeli'nin şikayet ettiği Anayasa Mahkemesi İşte sayın Bahçeli diyor ki ‘nerede bir vatan haini varsa nerede bir HDP'li varsa bu mahkeme onları kayırıyor.’ Hâlbuki 8-10 sene önce daha sonra MHP'de milletvekili olan eski komutanlardan Engin alan anayasa mahkemesinin hak ihlali kararı ile tahliye oldular. Balyozdan, Ergenekon'dan haksızlığa uğrayan komutanlar yine Anayasa Mahkemesinin kararıyla tahliye oldular.
AKP ALEYHİNE AÇILAN DAVA AYM TARAFINDAN REDEDİLMİŞTİ
Adalet ve Kalkınma Partisi aleyhine açılan dava Anayasa Mahkemesinde reddedildi. Dolayısıyla işimize geldiği zaman iyi, işimize gelmediği zaman kötü derseniz orada adalet diye bir şey kalmaz. Hoşumuza gitmese de biz adalete uygun hareket etmeliyiz. ‘Kanunun kestiği parmak acımaz’ diyerek bunu kabullenmeliyiz. Hoşumuza gitsin, gitmesin.
Diğer taraftan işte falan partiden, işte falan gruptan, falan örgüttendir diyerek kimseye haksızlık yapma hakkını kendimizde göremeyiz. Hiç kimseye haksızlık yapılmamalıdır. Devletin dini adalettir. Devlet adaletle yaşar, devlet adaletle büyür. Vatandaş Adalet dağıtan bir devlete saygı duyar. Vatandaş adalet dağıtan bir devlete bağlılık duyar. Onun için biz insanlarımızı ideolojik olarak, mezhepsel olarak asla ayırmamalıyız. Herkese adil olmalıyız. Eğer haksızlığa uğramışsa, hiç beğenmediğimiz karşısında olduğumuz bir grubun mensubu da olsa, adaletin verdiği kararlara uymalıyız.
HANİ HDP İLE İŞBİRLİĞİ YAPANLAR HAİNDİ!
Üstelik işte genel seçimlerde seçimi genellikle altılı masayı HDP ile iş tutmak HDP ile iş tutmaktan eleştirerek vatandaşı manipüle ettiler. Vatandaşı aldattılar. Yani güya 6'lı masanın altında HDP vardı Hâlbuki geçenlerde ortaya çıktı. Yeni bölücülerin yeni partisi HDP yöneticileri gizlice Adalet ve Kalkınma Partisi ile görüşüyorlar. Gazeteci Deniz Zeyrek Adalet ve Kalkınma Partisi'nin onlara ‘bir daha sizin belediyelerinize Kayyum atamayacağız ve yargılamalarda daha dikkatli olacağız’ diyerek söz verdiklerini, karşılığında yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi illerde işbirliği teklif ettiklerini, onların da bunu kabul ettiklerini ama bunu bir protokole bağlayalım dediklerini, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de geride yazılı metin bırakmamak için protokol yapmayı kabul etmediklerini protokolsüz anlaşalım dediğini’ belirtmiştir.
Hani HDP ile işbirliği yapanlar haindi. Başkalarına hain demek kolay. 2005'ten beri Adalet ve Kalkınma Partisi hem PKK ile görüşmüştür, hem de onun siyasi uzantılarıyla görüşmüştür ve Türkiye'yi çok yanlış noktalara getirmiştir.
BU TÜRKİYE’Yİ BİR YERE GÖTÜRMEK İÇİN ORGANİZE EDİLEN SUNNİ KRİZDİR
Dolayısıyla şimdi yapılmak istenen de esasında HDP gibi partileri yıllardır talep ettikleri nitekim geçenlerde HDP eş başkanı Tuncay Bakırhan dedi ki; ‘biz hem yerel seçimlerde herkesle işbirliğine hazırız. Hem de yeni bir anayasayı yeni bir anayasa için işbirliğine hazırız’ diyerek Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘yeni anayasa yapalım’ talebine bir cevap verdiler.
Onun için bunlar suni olarak yapılan, Türkiye'yi bir yere götürmek götürmeye çalışan, bir yere götürmek için organize edilen suni krizlerdir. Vatandaş boyuna gelmemelidir. Türkiye'nin bütünlüğünden taviz veren herhangi bir yasal düzenlemeye kimse geçit vermemelidir.” Dedi.