Şemsettin Yılmaz
Yedi Çınar Okulları

BU COĞRAFYADA YAŞANAN ZULÜM, SÖMÜRÜ KADERİMİZ MİDİR?

Elazığ (Elazığ Bülten) - Elazığ Bülten İnternet Haberciliği | 23.01.2023 - 11:41, Güncelleme: 23.01.2023 - 11:43
 

BU COĞRAFYADA YAŞANAN ZULÜM, SÖMÜRÜ KADERİMİZ MİDİR?

Son dönemlerde İslam düşmanlığının artması ve dini değerlerimize yapılan alçak saldırıların en son örneği geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı.

Son dönemlerde İslam düşmanlığının artması ve dini değerlerimize yapılan alçak saldırıların en son örneği geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı. İsveç’te, Kanada’da, Fransa’da, Doğu Türkistan’da Müslümanlara ve islami değerlere yapılan saldırıyı say say örnekleriyle bitiremeyiz. Bitecek mi? Elbette bitmeyecektir. Yine ülkemizde kınamalarla, protestolarla bu olay birkaç gün sonra unutulup gidecek. Müslüman coğrafyalarında yaşanan zulüm, sömürü kaderimiz midir? Elbette ki değildir. Müslüman olarak bugünkü geri kalmışlığa, haksızlıklara zulümlere ve sömürü düzenine maruz kalmışsak bunun en büyük nedeni hayatımıza rehber, kılavuz olacak kainatın uçsuz bucaksız sırlarını, bilimsel gerçekleri yerin göğün bütün hazinelerini insanlığın emrine sunan Kur’an-ı Kerimi yeterince okuyup anlamamamızdan kaynaklanmaktadır. Rahmetli Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in şu sözünü hatırlayalım: “Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan kimse, o İslam’a aittir…” sözü dünde bugünde yarın da Kur’an-ı Kerimin hayatımızı aydınlatacak, ışık tutacak, yolumuzu gösterecek bütün bilimlerin anahtarı, görüp görülmeyen güzelliklerin habercisi kısacası bir rehber olduğunu anlamamız açısından önemli. Çünkü Kur’an, tüm insanlığa İstiklal Marşı’mızın şairi Akif’in de dediği gibi sadece yüzüne okumak, ya da sadece ezberlemek için gönderilmedi. Ne diyordu Akif: İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için Kur’an’ı tane tane okuyacağız, ezberleyeceğiz ama daha da önemlisi Kur’an bizim hayatımızı aydınlatacak, ışık tutacak, yolumuzu gösterecek, göstermeli de, aydınlatmalı çünkü. Kur’an-ı Kerim, kâinat yaratıcısının bir halife olması için yarattığı ve dünyaya gönderdiği insana özel ve insanın anlayabileceği bir konuşmasıdır. Kur’an, insanı terbiye eder ve onu eşrefi-i mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi olarak en yüce, en ulvi dereceye çıkarır. Kur’an bize bu yönüyle bakıldığında, bize hem bu hayatın anlamını öğretir, hem bize bizi yoktan yaratan Allah’ı tanıtır. İnsan hem kendisini bilecek, hem yaratıcısını tanıyacak, ardından içinde bulunduğu dünyayı mamur edecek. O yüzden Kur’an’ın bir Müslümanın hayatında sadece hayat rehberliği ya da sadece Müslümanın bireysel hayatını nasıl yaşaması gerektiğini değil, aile, toplum, devlet ve tüm dünya bazında nasıl yaşaması gerektiğini de söyler.” Kur’an-ı Kerim’i inceleyici bir gözle ve dikkatle okuyan insan, O’nda kâinatın uçsuz bucaksız sırlarını, bilim adamlarının keşfettiği ve henüz keşfedemediği bilimsel gerçekleri, yerin ve göğün sakladığı bütün hazinelerle, insanın emrine sunulduğunu görür. Hamd ve şükür duygularıyla gerilip Rabbine yönelir ve bu zevkten mahrum kalmak istemez. Çünkü Kur’an-ı Kerim şu büyük kâinat kitabının eksiksiz bir tercümesidir. Bütün bilimlerin anahtarı, gördüğümüz ve göremediğimiz güzelliklerin habercisidir. Yerde ve gökteki hazinelerin açıklayıcısıdır. Bu gerçek. Yüce Kitabımızda, “Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır.” ayetiyle anlatılmaktadır. Müslümanların geri kalış sebebi de, dinlerinden yani İslamiyet’ten uzaklaşıp Batı’yı körü körüne taklit etmelerindendir. Osmanlı İslâmiyet'e sarıldığı zamanlar, büyük bir dünya devletiydi. İslamiyet’ten uzaklaşınca yıkıldı. İslamiyet’in emrine uygun çalışan, kâfir de olsa kalkınır. Müslüman da, İslâmiyet'in emrine uymazsa elbette geri kalır. İslamiyet’te ilerlemeye mani olan bir hüküm olmadığı gibi, Hristiyanlıkta da ilerlemeyi emreden bir hüküm yoktur. Bozuk İnciller hikâyelerle doludur, içinde ne medeni hukuka, ne de ceza hukukuna dair maddeler vardır. Müslümanların yanlış hareketleri İslâmiyet'e yüklenemeyeceği gibi, Hristiyanların İslam dininin emrettiği şekilde çalışarak teknikte ileri olmaları da, Hristiyanlığa mal edilemez. Cenâb-ı Allah Nisâ Suresi 82 Ayette : "Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!"   buyururken "düşünmez misiniz, akletmez misiniz?"   şeklinde insanları düşünmeye davet etmektedir. İNSAN AKIL ve BİLGİ varlığıdır. Cenâb-ı Allah insana AKIL gibi bir NİMETİ aklını kullansın diye vermiştir. Bunun beraberinde gelen sonuç nedir.? KUR’ÂN DÜŞÜNMEMEZİ İSTİYOR. Cenâb-ı Allah Kur’ân'la düşünmenin önemini vurguluyor ve ısrarla düşünmemizi istiyor. Bakara Suresi 269. Âyette : "Hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar." buyurulmaktadır. Cenâb-ı Allah bize akıl gibi bir nimeti vermiş. Bu nimetin gereği o zaman düşünmektir. NASIL DÜŞÜNMEK? Hiçbir ÖN YARGIYA KAPILMADAN Cenâb-ı Allah’ın bize verdiği bu nimeti en iyi şekilde KULLANARAK DÜŞÜNMEKTİR. Çünkü düşündüğünüz zaman GERÇEKLERİ bulursunuz. DÜŞÜNMEK  NAMAZDAN, ORUÇTAN ÖNCE gelen FARZDIR . ÇÜNKÜ namazın orucun FARZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ZAMAN daha iyi anlar FARZ KILINMASININ HİKMETİNİ KAVRAR ve namazın insana varoluşsal bilinç kazandırdığını DAHA GERÇEKÇİ ANLAYABİLİRSİNİZ. Peygamberimiz “Aklı olmayanın dini yoktur.” Kişi, ilmi ve aklı sayesinde kurtulur.) [Deylemî] Akıllı kimse kurtuluşa Ermiştir. [Buhârî] Akıl imandandır. [Beyhekî] Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazâlî] buyurmuşlardır. DÜŞÜNMEK NİÇİN FARZDIR? Çünkü DİNİN NE OLDUĞUNU BİLMEK AKILLA mümkündür. Çünkü İslam aklı olanları sorumluluk sahibi alacak yaşa gelmiş olanı sorumlu tutar.  O zaman İSLAM'A GÖRE DÜŞÜNMEK FARZDIR . ALLAH rahmet eylesin Prof. Dr. Hasan Onat hoca, tarikatlerin ve hurafeci cemaatlerin, 'Aklınızı kullanmayın bize teslim olun, düşünmeyin sapıtırsınız bizim şeyhe/üstada/gavsa/mezhep kitabına tam teslim olun yoksa dinden çıkarsınız' öğretisine cevap veriyor: "Kim ki size siz düşünemezsiniz, aklınızı kullanmayın, düşünmek akletmek sapıttırır diyorsa o ya şeytandır ya da şeytanın taifesindendir. Düşünmek, akletmek, müslümanın olmazsa olmazıdır. İmam Maturidi: 'Göz görmek için, kulak duymak içindir, akıl ise düşünmek içindir' der." Bu nedenle Dinini en iyi şekilde yaşamak, dünyada müslümanlar olarak zulme, baskıya, sömürüye maruz kalmamak ekonomik, sanayi, tarım ve politik anlamda söz sahibi olmak gelişmişlikte en üst seviyelerde yer almak istiyorsak Kur’an-ı Kerimi okumalı, araştırmalı, hayatımızın bütün alanlarında rehber, kılavuz edinmeliyiz.
Son dönemlerde İslam düşmanlığının artması ve dini değerlerimize yapılan alçak saldırıların en son örneği geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı.

Son dönemlerde İslam düşmanlığının artması ve dini değerlerimize yapılan alçak saldırıların en son örneği geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı.

İsveç’te, Kanada’da, Fransa’da, Doğu Türkistan’da Müslümanlara ve islami değerlere yapılan saldırıyı say say örnekleriyle bitiremeyiz.

Bitecek mi? Elbette bitmeyecektir.

Yine ülkemizde kınamalarla, protestolarla bu olay birkaç gün sonra unutulup gidecek.

Müslüman coğrafyalarında yaşanan zulüm, sömürü kaderimiz midir?

Elbette ki değildir. Müslüman olarak bugünkü geri kalmışlığa, haksızlıklara zulümlere ve sömürü düzenine maruz kalmışsak bunun en büyük nedeni hayatımıza rehber, kılavuz olacak kainatın uçsuz bucaksız sırlarını, bilimsel gerçekleri yerin göğün bütün hazinelerini insanlığın emrine sunan Kur’an-ı Kerimi yeterince okuyup anlamamamızdan kaynaklanmaktadır.

Rahmetli Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in şu sözünü hatırlayalım: “Hayatı sadece din ve dua ile değil, aynı zamanda çalışma ve bilimle tanzim etmek gerektiğine inanan kimse, o İslam’a aittir…” sözü dünde bugünde yarın da Kur’an-ı Kerimin hayatımızı aydınlatacak, ışık tutacak, yolumuzu gösterecek bütün bilimlerin anahtarı, görüp görülmeyen güzelliklerin habercisi kısacası bir rehber olduğunu anlamamız açısından önemli.

Çünkü Kur’an, tüm insanlığa İstiklal Marşı’mızın şairi Akif’in de dediği gibi sadece yüzüne okumak, ya da sadece ezberlemek için gönderilmedi. Ne diyordu Akif:

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

Kur’an’ı tane tane okuyacağız, ezberleyeceğiz ama daha da önemlisi Kur’an bizim hayatımızı aydınlatacak, ışık tutacak, yolumuzu gösterecek, göstermeli de, aydınlatmalı çünkü. Kur’an-ı Kerim, kâinat yaratıcısının bir halife olması için yarattığı ve dünyaya gönderdiği insana özel ve insanın anlayabileceği bir konuşmasıdır. Kur’an, insanı terbiye eder ve onu eşrefi-i mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi olarak en yüce, en ulvi dereceye çıkarır. Kur’an bize bu yönüyle bakıldığında, bize hem bu hayatın anlamını öğretir, hem bize bizi yoktan yaratan Allah’ı tanıtır. İnsan hem kendisini bilecek, hem yaratıcısını tanıyacak, ardından içinde bulunduğu dünyayı mamur edecek. O yüzden Kur’an’ın bir Müslümanın hayatında sadece hayat rehberliği ya da sadece Müslümanın bireysel hayatını nasıl yaşaması gerektiğini değil, aile, toplum, devlet ve tüm dünya bazında nasıl yaşaması gerektiğini de söyler.”

Kur’an-ı Kerim’i inceleyici bir gözle ve dikkatle okuyan insan, O’nda kâinatın uçsuz bucaksız sırlarını, bilim adamlarının keşfettiği ve henüz keşfedemediği bilimsel gerçekleri, yerin ve göğün sakladığı bütün hazinelerle, insanın emrine sunulduğunu görür. Hamd ve şükür duygularıyla gerilip Rabbine yönelir ve bu zevkten mahrum kalmak istemez. Çünkü Kur’an-ı Kerim şu büyük kâinat kitabının eksiksiz bir tercümesidir. Bütün bilimlerin anahtarı, gördüğümüz ve göremediğimiz güzelliklerin habercisidir. Yerde ve gökteki hazinelerin açıklayıcısıdır. Bu gerçek. Yüce Kitabımızda, “Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır.” ayetiyle anlatılmaktadır.

Müslümanların geri kalış sebebi de, dinlerinden yani İslamiyet’ten uzaklaşıp Batı’yı körü körüne taklit etmelerindendir. Osmanlı İslâmiyet'e sarıldığı zamanlar, büyük bir dünya devletiydi. İslamiyet’ten uzaklaşınca yıkıldı.

İslamiyet’in emrine uygun çalışan, kâfir de olsa kalkınır. Müslüman da, İslâmiyet'in emrine uymazsa elbette geri kalır. İslamiyet’te ilerlemeye mani olan bir hüküm olmadığı gibi, Hristiyanlıkta da ilerlemeyi emreden bir hüküm yoktur. Bozuk İnciller hikâyelerle doludur, içinde ne medeni hukuka, ne de ceza hukukuna dair maddeler vardır.

Müslümanların yanlış hareketleri İslâmiyet'e yüklenemeyeceği gibi, Hristiyanların İslam dininin emrettiği şekilde çalışarak teknikte ileri olmaları da, Hristiyanlığa mal edilemez.

Cenâb-ı Allah Nisâ Suresi 82 Ayette : "Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!"   buyururken "düşünmez misiniz, akletmez misiniz?"   şeklinde insanları düşünmeye davet etmektedir.

İNSAN AKIL ve BİLGİ varlığıdır. Cenâb-ı Allah insana AKIL gibi bir NİMETİ aklını kullansın diye vermiştir. Bunun beraberinde gelen sonuç nedir.? KUR’ÂN DÜŞÜNMEMEZİ İSTİYOR. Cenâb-ı Allah Kur’ân'la düşünmenin önemini vurguluyor ve ısrarla düşünmemizi istiyor.

Bakara Suresi 269. Âyette : "Hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar." buyurulmaktadır.

Cenâb-ı Allah bize akıl gibi bir nimeti vermiş. Bu nimetin gereği o zaman düşünmektir. NASIL DÜŞÜNMEK? Hiçbir ÖN YARGIYA KAPILMADAN Cenâb-ı Allah’ın bize verdiği bu nimeti en iyi şekilde KULLANARAK DÜŞÜNMEKTİR. Çünkü düşündüğünüz zaman GERÇEKLERİ bulursunuz.

DÜŞÜNMEK  NAMAZDAN, ORUÇTAN ÖNCE gelen FARZDIR . ÇÜNKÜ namazın orucun FARZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ ZAMAN daha iyi anlar FARZ KILINMASININ HİKMETİNİ KAVRAR ve namazın insana varoluşsal bilinç kazandırdığını DAHA GERÇEKÇİ ANLAYABİLİRSİNİZ.

Peygamberimiz “Aklı olmayanın dini yoktur.”

Kişi, ilmi ve aklı sayesinde kurtulur.) [Deylemî]

Akıllı kimse kurtuluşa Ermiştir. [Buhârî]

Akıl imandandır. [Beyhekî]

Allah indinde en kıymetliniz, akılca en üstün olanınızdır.) [İ. Gazâlî] buyurmuşlardır.

DÜŞÜNMEK NİÇİN FARZDIR? Çünkü DİNİN NE OLDUĞUNU BİLMEK AKILLA mümkündür. Çünkü İslam aklı olanları sorumluluk sahibi alacak yaşa gelmiş olanı sorumlu tutar.  O zaman İSLAM'A GÖRE DÜŞÜNMEK FARZDIR .

ALLAH rahmet eylesin Prof. Dr. Hasan Onat hoca, tarikatlerin ve hurafeci cemaatlerin, 'Aklınızı kullanmayın bize teslim olun, düşünmeyin sapıtırsınız bizim şeyhe/üstada/gavsa/mezhep kitabına tam teslim olun yoksa dinden çıkarsınız' öğretisine cevap veriyor:

"Kim ki size siz düşünemezsiniz, aklınızı kullanmayın, düşünmek akletmek sapıttırır diyorsa o ya şeytandır ya da şeytanın taifesindendir. Düşünmek, akletmek, müslümanın olmazsa olmazıdır. İmam Maturidi: 'Göz görmek için, kulak duymak içindir, akıl ise düşünmek içindir' der."

Bu nedenle Dinini en iyi şekilde yaşamak, dünyada müslümanlar olarak zulme, baskıya, sömürüye maruz kalmamak ekonomik, sanayi, tarım ve politik anlamda söz sahibi olmak gelişmişlikte en üst seviyelerde yer almak istiyorsak Kur’an-ı Kerimi okumalı, araştırmalı, hayatımızın bütün alanlarında rehber, kılavuz edinmeliyiz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve elazigbulten.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.